Her birimizin kabullenemediği, tahammül edemediği çoğu zaman “Yâ sabır” deyip de yüzünü doladığı ama yine de sabredemediği şeyler vardır kâri. Benim de var. Çok mu diye düşünüyorum şimdi bunları yazarken. “Acaba neye, nelere tahammül edemem?” diye soruyorum kendime. Pek çok şey geliyor hatırıma, hepsini sıralayacak değilim elbette ama sanırım ben bizim mahallenin adamlarının sinmiş ve tırnak içinde “ezik” haline tahammül edemiyorum. Hem de hiç…
Yıllar boyunca sırf inanmış olduğu için bir kenarda bekletilen, her adımını attığında ayağına çelme takılan, hep kapı önünde bekletilen ama yine de ses etmeyen ve “yapamazsın” dendiğinde “evet yapamam” deyip de kabullenenlere asla tahammül edemiyorum.
Şimdi, tam da bu zamanda gözlerimizle gördüğümüz şu ki “yapamazsın” diyen yok, kenarda bekletmeye cesaret eden yok, ayağına çelme takmaya niyetlense de teşebbüs eden yok ama bizimkilerin üzerine yapışmış tuhaf bir sinmişlik, eziklik var. Bu bir hastalık gibi; yıllarca yaşadıklarından ya da yaşatılanlardan belki sesini çıkaramıyor adam, “hadi lan” deyip de tersleyemiyor, susmaya alışmış ve konuşmuyor. Ve buda bana çok tuhaf geliyor.
…
Kimseyle bir derdim yok bu arada. Yani kim ne istiyorsa nasıl istiyorsa yapsın. Sadece çizgilerim var, kırmızı ve kalın çizgiler… Mukaddes saydıklarıma, inandıklarıma dokunmadıkça ve dil uzatmayıp saldırmadıkça derdim yok kimseyle. Kendi pisliğinde debelensin ama bana bulaşmasın ve bulaştırmasın. Akif merhumun dediği yerde duruyorum biraz;
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki fakat çekmeye gelmez boyunum
…
Yani insanlara inandıkları gibi yaşıyorlar ya da inandıklarının emrettiği gibi giyiniyorlar diye saldırmanın normal bir zihinle ve normal bir insanın yapacağı ya da yapabileceği hatta hiçbir sıfatı olmadan sadece “insan” olanın yapacağı bir şey olduğuna ben de inanmıyorum elbette. Her zamanda her zeminde ve herkes için söylüyorum bunu. Yani biri örtünüyor diye saldıran da örtünmüyor diye saldıran da benim nazarımda çok da farkı olan insanlar değil. Aşağılık bir hal bu. Yine de ne garip ki ekseriyetle saldıran da saldırılan da hep belli yerlerden oluyor. Ama bunun “Şizofren” diyerek de hafifletilmesi, böyle bir karanlığa itilmesi ve görmezden gelinmesi, asıl ahlaksızlık bu zaten. Haysiyeti olmayana “haysiyetsiz” diyememek gibi bir şey bu.
Mehmet Akif rahmet istiyor bizden zira yine bir şiiri var hatırımda tam da bu anda ve tam da bu mesele için;
Bacımın örtüsü batmakta rezilin gözüne
Acırım tükürüğe billahi tükürsem yüzüne
…
Neyse, mesele böyle bir şey ve birileri yine bazı yaraları kaşıyor. Akıllı olmak lazım. Şöyle bir hadis-i şerifi de buraya yazıyorum; “Mü’min aynı yerden iki defa ısırılmaz…”