“Geldik,
Çağı gördük
Ve ürperdik.”
Böyle söylüyor üstat Sezai Karakoç. Belki de pek çok farklı şekilde neredeyse her birimizin söyleyeceği hâli o birkaç kelimeyle özetliyor.
Bence hepimizin durumu tam böyle. Bir ürperti hâlindeyiz. Yaşamaya mecbur olarak geldiğimiz bu dünyada tercih hakkımız olsaydı eğer, bu çağda yaşamayı neredeyse hiçbirimiz tercih etmezdik herhâlde. Çünkü kötü olanın normal olduğu, vahşetin sıradan kaldığı, insani her hasletin unutulduğu, maddi karşılığı olmayan her şeyin aşağılandığı bir çağ bu çağ.
Ve bu çağda yaşamak, üstadın da dediği gibi ürpermek demek.
…
Her seferinde ‘Bundan daha kötü ne olabilir ki?’ diye sorularla yaşadığımız ve yine her seferinde de daha kötüsüyle karşılaştığımız bir zaman. Nasıl bir zaman bu? Gerçekten nasıl bir zaman?
‘Ahir zaman’ dedikleri bu mu yani; böyle bir şey mi? Eğer öyleyse ve ahirse yani sonsa bundan daha kötü bir son olamaz herhâlde. Gerçi şimdi, bunu söylediğim anda da daha sonra olacak herhangi bir durumun bundan daha kötü olabileceği ihtimalini de biliyorum.
…
Artık genel olarak ‘ülke gündemi’ falan diye bir şeyin olduğunu düşünmüyorum ben. Bütün dünyada olan her şey hepimizin gündemi. Çünkü dünya artık cebimize, avcumuza sığacak kadar küçük. Dünyanın bir ucunda olan herhangi bir şeyi, daha oradakilerin haberi olmadan bile bizler duyabiliyoruz. Bu iyi mi kötü mü bilemiyorum. Başka bir mevzu olduğu için de çok üzerinde durmak istemiyorum.
Peki ama neden duyduklarımız hep kötü olanlar. Yani dünyada hâlâ iyi kalabilen birileri ya da iyi olabilen bir şeyler yok mu? Yani neden ısrarla kötünün peşinde koşuyoruz? Ya da neden ısrarla onları konuşuyor ve onları tartışıyoruz?
Bu, şu demek değil; yanlış olan, kötü olan saklansın, üzeri örtülsün falan demiyorum. Asla! Ama kötünün bu kadar reklamı yapılması normal mi? Yani her televizyon kanalında, her radyo yayınında, sosyal medyanın her alanında alenen ve açık açık bu ‘vahşi ve berbat’ çağın pisliklerini ortaya hem de örtüsüz, perdesiz şekilde dökmek normal mi?
…
Bence bu soruların cevabını hepimiz biliyoruz. Artık televizyon açıp da haberleri izlemek istemiyoruz mesela. Sabah kuşağı denen ve ne olduğu tam da bilinmeyen programlarda dünyanın ne hâle geldiğini görmek istemiyoruz mesela.
Yani doğru söylüyor üstat; ürküyoruz, ürperiyoruz.