Ülkemiz son bir haftadır oldukça hassas bir dönemden geçiyor ve bu döneminrüzgârı biraz daha esecek gibi duruyor.

Böyle zamanlarda siyasette, ekonomide, belediyelerde, her yerde ve her konumda herkes ülkemizin geleceği için üzerine düşeni sonuna kadar yerine getirmek durumundadır.

Ayrılıkçı ve sadece kendi siyasi çıkarını düşünerek yapılan açıklamalarla birlikte hareketler bu ülkenin yarınlarını çalabilir.

Bu anlamda özellikle gerek ekonomik gerekse de sosyal gidişatımız açısındantelafisi olmayan hareketlere girmek bu ülkeye yapılacak en büyük haksızlık olacaktır.

Ekonomik anlamda kritik zamanlardan geçen ülkemizde bu gidişatı olumsuz bir duruma götürmenin geri dönüşü çok zor olacaktır.

Gelişmelerin yaşanmasıyla birlikte yabancı para birimleri karşısında Türk lirasının değeri düşmüştür.

Aynı zamanda Borsa İstanbul endeksleri de düşmüştür. Yani yaşananların ekonomiye etkisi fazlasıyla negatif olmuştur.

“Peki, bu durumdan kârlı çıkan kimdir?” sorusuna “Türkiye’de yaşayan hiç kimse bu durumdan kazançlı çıkmamıştır.” cevabını vermemiz mümkündür.

Siyasi görüşü ne olursa olsun bu topraklarda yaşayan herkes ekonomik olumsuzluktan son derece negatif etkilenmektedir.

Kargaşa ve sonunda ortaya çıkan ekonomik sorunlar tüm vatandaşlarımızı kötü etkiler ki böyle bir durumun ortaya çıkması hiç kimse tarafından tercih edilmez.

Yani herkes aynı geminin içerisinde yol almakta ve almaya da devam ediyor.

Burada yapılması gereken; herkesin akılla, vicdanla, merhametle ve empati ile konulara yaklaşmasıdır.

Akılla yaklaşılmalı çünkü gerçekleşen olayları akıl penceresinden geçirmeden hareket eden insan her zaman aldanır.

Vicdanla hareket edilmeli çünkü vicdandan yoksun olarak hareket edildiğinde verilecek zararın her anlamdaki boyutu çok ama çok büyük oluyor.

Merhametle hareket edilmeli çünkü bir insanda merhamet yoksa acıma yoktur, empati yoktur. Böyle insanlardan değil kendisi, ailesiyle birlikte bulunduğu toplum da fayda görememektedir.

Empati ile hareket edilmeli çünkü insan bir harekette bulunurken karşısındakinin yerine kendisini koymuyorsa, karşıdakinin durumu yerine kendi durumunu koymuyorsa o insandan olumsuz anlamda her türlü hareket beklenebilir.

Hassas olan dengeleri onarılamayacak şekilde tahrif etmenin kimseye bir şey kazandırmayacağı gerçeğiyle hareket edilmedikçe karşılaşılacak riskleri bertaraf etmenin bir yolunun bulunamayacağı apaçık bir gerçekliktir.

Olmadık yollara girmenin ve daha önce farklı örneklerde de bu toplumun yaşadığı acıları tekrar ortaya koymaya uğraşmanın getireceği hiçbir pozitif durum olmayacaktır.

Herkes ama herkes başını iki elinin arasına alarak düşünmeli, ardından konuyu idrak etmeli, sonrasında ise ona göre bir hareket alanı belirlemelidir.

Yarının Türkiye’sini sağlam ve akıllı bir zemine oturtmak için bugünün Türkiye’sinde yapılan ve girişilen her türlü hareket tarzı son derece önem taşımaktadır ve bu, gelecekte daha önemli hâle gelebilecektir.

Ecdadımızın bize bıraktığı gibi bizden sonraki nesillere, çocuklarımıza ve torunlarımıza mükemmel bir ülke bırakabilmek için herkes ama herkes akılla, bilimle ve imanla hareket etmelidir.