Bu yılın ilk ayından bu yana dünya ticareti belki de bugünlere kadar görmediği, bugünlere kadar yaşamadığı ve bugünlere kadar tecrübe etmediği şeyleri görür hâle geldi.
Özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde Trump döneminin başlamasıyla her alanda olduğu gibi ticaret alanında da savaş son derece kızışmaya başladı.
Hâl böyle olunca da herkes elindeki güce göre birtakım hazırlıkların içine girerek savaştaki gardını almaya başladı.
İş o kadar kızışmış durumda ki Trump’ın, “Biz Avrupa’ya araç satamaz iken Avrupa bize binlerce araç satar hâle geldi. Bizim de onlara otomobil veya çeşitli araçları satmamız gerekir.” babından açıklamalarını işitir duruma geldik.
Donald Trump’ın açıkladığı yüksek gümrük vergilerinin karşılığında Çin de yeni gümrük vergileri açıkladı ve bunun üzerine Trump Çin’e gözdağı verip “Bu vergileri kaldırmazsan sana ek vergiler koyacağım” diyerek tehditler savurmaya başladı.
Yazıyı kaleme aldığım vakitlerde Trump’ın Çin’e verdiği süre henüz dolmadığından sonucun ne olacağını hep birlikte zamanla görmüş olacağız; bakalım gelişmeler ne yönde olacak...
Tabii durumlar bu şekilde olduğu için de kimin, nasıl duruş göstereceğini zamanla görmüş olacağız.
Ama bugünden şunu söylemek mümkün; Trump’ın izlediği bu politikalarla dünya kutuplaşmaya doğru yol alacak ve sonuçta herkes safını belli ederek telafisi çok da mümkün olmayan yollara girilecek gibi duruyor.
Çünkü Trump, konuştukları ve yaptıkları ile dünyayı bir çıkmaza doğru götürmekte; bunun sonucunda da herkese mavi boncuk dağıtarak bir son nokta ortaya koymak istemektedir.
Bu anlamda dediklerine çok inanmadan nasıl hareket alanı geliştirecekleriniizlemek ülke liderleri için son derece hayati öneme sahip bir konudur.
Öyle ki hedefe ulaşmak için her yolu mübah gören bir yaklaşımda olduğunu gördüğümüz Trump’ın, söylediklerinden çok yaptıklarına yani icraatlarınaodaklanmak gerekiyor.
Bu anlamda Suriye konusunda izleyeceğimiz politika kesinlikle ama kesinlikle Trump’ın söylemleri çerçevesinde olmamalıdır.
Çünkü Suriye konusu, bu andan itibaren en ufak sıkıntıyı götürebilecek boyutta değildir.
Yeni Suriye ile artık sınır komşumuzun İsrail olduğunu bilerek bir strateji oluşturmalı, bu yönde hareket edilmelidir.
Nasıl ki Gazzeli kardeşlerimizi kendi topraklarından çıkarıp bir başka Arap ülkesine gönderme planı hâlâ varsa yarın Suriye topraklarına Yahudi yerleşimcileri getirip oradan Suriyeli kardeşlerimizi çıkartma olasılığı da oldukça ama oldukça yüksek orandadır.
Böyle gelişmeler hem bizim güvenliğimizi hem de ticaretteki yerimizi belirleyeceği için oluşturacağımız politikalar millî olmalı; asla ve asla bir yabancı kişi, kurum veya kuruluştan görüş bile alınmamalıdır.
Bunu yaparken de içimizdeki birliği sapasağlam oluşturmalı, savaşların öncelikle ekonomik boyutta başlatıldığını bilerek ekonomimizi güçlü tutmalıyız.
Ekonomik kayıp diğer kayıpların da başlangıcı olacağı için o cepheyi son derece sıkı ve kuvvetli tutmak zorundayız.
Ticaret savaşlarında en fazla ezilenlerin gelişmekte olan ülkeler olduğu gerçeğini bir an olsun aklımızdan çıkarmayarak stratejilerimizi buna göre dizayn etmek mecburiyetindeyiz.