“Eskiden her şeyi ezbere bilirdim, şimdi en basit numarayı bile hatırlayamıyorum.” Bu cümle son yıllarda birçok kişiden sıkça duyuluyor. Peki gerçekten hafızamız mı zayıfladı, yoksa dijital çağ zihnimizi farklı bir yöne mi sürüklüyor? Uzmanlar bu duruma “dijital unutkanlık” ya da “Google etkisi” adını veriyor.

Akıllı telefonlar, arama motorları ve dijital not defterleri sayesinde artık bilgiyi ezberlemek yerine, nasıl ulaşacağımızı biliyoruz. Bu kolaylık ilk bakışta hayatımızı kolaylaştırıyor gibi görünse de, aslında hafıza kaslarımızı tembelleştiriyor. Eskiden bir arkadaşımızın doğum günü, bir telefon numarası ya da bir şiirin dörtlüğü zihnimizde yer ederdi. Şimdi bu bilgileri telefon hafızasına ya da bulut sistemlerine teslim etmiş durumdayız.

Bunun yanı sıra, sürekli bildirimlere maruz kalmak dikkat süremizi de azaltıyor. Araştırmalar, bir insanın dijital bir ortamda ortalama dikkat süresinin 8 saniyeye kadar düştüğünü gösteriyor. Yani bir altın balığın dikkat süresiyle neredeyse aynı! Bu da derin düşünmeyi, uzun süre odaklanmayı ve bilgileri anlamlı şekilde depolamayı zorlaştırıyor.

Dijital unutkanlık yalnızca kişisel hafızayı değil, üretkenliği de etkiliyor. Bir göreve odaklanmaya çalışırken gelen bir mesaj ya da bildirim, zihinsel geçiş maliyeti oluşturuyor. Bu da hem zaman kaybına hem de zihinsel yorgunluğa sebep oluyor. Günü bitirdiğimizde neden bu kadar yorulduğumuzu anlayamıyoruz, çünkü zihnimiz onlarca küçük işe bölünmüş durumda oluyor.

Peki bu durumu nasıl dengeleyebiliriz? İlk adım, dijital cihazları bilinçli kullanmak. Bildirimleri sınırlamak, sosyal medya uygulamalarına süre koymak, özellikle sabah saatlerini ekransız geçirmek hafıza performansını olumlu etkiler. Ayrıca klasik yöntemlere dönmek de faydalı olabilir. Örneğin, önemli bilgileri el yazısıyla not almak, zihinde kalıcılığı artırıyor. Kitap okumak, sudoku çözmek, kelime oyunları oynamak da zihni zinde tutan basit ama etkili aktiviteler arasında yer alıyor.

Sonuç olarak, teknoloji büyük bir nimet olsa da, zihnimizi korumak bizim elimizde. Dijital hafızaya güvenmek yerine kendi zihinsel kapasitemizi canlı tutmak, uzun vadede hem bireysel hem toplumsal hafıza için kritik önem taşıyor. Unutmayalım: Zihnimiz de bir kas gibidir; kullanmazsak körelir.