Ramazan’ın son günlerindeyiz… İçimiz buruk. Elveda demek kolay değil. Zira bu Ramazan, bir aydan ibaret değildi; bir arınmaydı, bir yolculuktu.

Evet, oruç sadece aç kalmak değildi. Oruçla benliğimi tanıdım. Açlıkla, nimetin sahibini hatırladım. Nimetin, doğrudan Cenab-ı Hakk’tan geldiğini, o nimete ne kadar muhtaç olduğumu fark ettim. Ve o nimetin kıymetini, ancak ondan uzak kalınca anlayabildim.

Oruçla anladım ki zenginle fakirin arasındaki gerçek empati; ancak açlıkla mümkündür. Zengin, fakirin hâlini aç kalmadan anlayamaz. Ve o zaman öğrendim: Oruç, sadece bir ibadet değil, bir terbiyedir. Hem kalbe hem akla hem de vicdana yapılan bir çağrıdır.

Ramazan’la Rabbimi buldum. Çünkü bu ay, sadece mideyi değil; kalbi, ruhu ve latife-i Rabbaniyeyi de besledi. Mide sustu; gönül konuştu. Kalbin derinliklerinde yankılanan ilahi mesajlar, oruçla daha da berraklaştı.

Oruç bana sabrı öğretti. Açlığa sabretmenin, musibete sabretmekle aynı damardan beslendiğini fark ettim. Sabırla taate devam etmeyi, sabırla masiyetten uzak durmayı öğrendim.

Ve nihayetinde nefsin, rububiyet iddiasında bulunan o inatçı nefsin, aslında zelil bir abd olduğunu… Onun ancak Allah’ın ahlakıyla ahlaklandığında kemale ereceğini… Onun için orucun, nefsi terbiye eden eşsiz bir disiplin olduğunu kavradım.

Bu Ramazan bana çok şey kattı. Giden bir aydan daha fazlası oldu. Bir ömürlük bir tefekkür, bir ömürlük bir yakınlık oldu.

Cenab-ı Hak tuttuğumuz oruçları kabul buyursun. Bu mübarek ayı, ümmet-i Muhammed için bir diriliş vesilesi kılsın. Bayramımızı hakiki bayramlara çevirsin. Ve bir sonraki Ramazan’a da bizleri sağlık, afiyet ve iman selametiyle eriştirsin.

Elveda Ramazan… Gidiyorsun ama bendeki izlerinle kalıyorsun.

Selam ve dua ile...

Fiemanillah.