Türkiye’de özellikle netameli zamanlarda yazı yazmanın birtakım zorlukları vardır.
Yarım saatte bir gündemi değişen zamanlardan söz ediyorum.
Hâl böyle olunca yazılan her yazı erken veya her yazı geç olabilir.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının diploması konuşulacakken bir gün sonra kendisi gözaltına alındı. Sonrası ne olacak, bekliyoruz. Siz bu yazıyı okurken tutuklanmış olabilir.
Diploma usulsüz müydü, gözaltı kararı doğru muydu gibi yorumların muhalif kesimde bir karşılığı olmayacak, bilirim.
Onlar “Bin dereden su getirsen arınamazlar.”
Altı yıldır İstanbul’a çivi çakmayan bir insanı savunan kitleye neyi anlatacaksın ki?
Para kulelerini gördüler, akabinde gidip seçimde oy verdiler.
Birlikte çalıştığı insan, hakkında yakalama kararı çıkarılan “İmamoğlu’nun villacısı Ali Nuhoğlu 40 milyon TL ile yakalandı.” haberini okumadılar mı sanıyorsunuz?
16 milyon İstanbullunun verilerini nasıl elde ettiklerini anlattıkları ses kayıtlarını?
Banka kasalarında çıkan milyonlarca doları?
İşe başlarken çulu olmayanların nasıl karun kadar zengin olduklarını?
Daha neler çıkacak bakalım?
Bu operasyonlara “siyasi” deyip geçecekler.
Öyle de yapıyorlar.
Onları anladık…
Ya beri taraftakilere ne demeli?
Vay efendim kahraman olurmuş, vay efendim siyasi karar olarak algılanırmış, vay efendim demokrasilerde bu tür operasyonlar olmazmış falan…
“Asıl demokrasilerde olur bu tür operasyonlar.” diyemiyorsun tabii.
Kaldı ki malum şahsı destekleyen insanların çoğunluğu onu çok sevdiği için desteklemiyor. Erdoğan’ı yalnızca o indirir iktidardan zannediyorlar. 23 senedir inmeyen Erdoğan’ı... Onlar da biliyorlar onun işe yaramadığını…
Üst üste iki seçim kazanmış ama İstanbul’u yaşanmaz hâle getirmiş, kendisi karun gibi zengin olmuş, kendisine medya ordusu kurmuş, önüne gelen parti içi rakiplerin hepsini katakulli ile devre dışı bırakmış bir insandan söz ediliyor.
Aklı başında olmayan insan bile bir “acaba” der.
560 milyar liradan söz ediliyor farkında mısınız?
Bu paraların hesabı sorulmayacak mı?
Demokrasiler, denetim mekanizmalarının sağlam işlediği rejimlerdir. Demokrasi varsa bu hesaplar elbette sorulacaktır.
17-25 Aralık’ta yargıyı alkışlayanların şimdi yargıya “Siyasi emirle hareket ediyor” sözüne ne diyeceksiniz?
İktidara zararı bile olsa, suçu yoksa malum şahıs buradan parlayarak da çıksa ben bu operasyonu önemsiyorum.
“Her türlü yolsuzluğu, hırsızlığı yaparım; önüme gelen herkese hakaret ederim ama “muhalif” olduğum için kimse bana bir şey yapamaz.” algısını yerle bir etti bu operasyonlar.
Ülkeyi yönetmeye namzet bir muhalefet partisinin yerli ve millî olmasının önü açılır belki.
Son olarak… Gençler!
Kimin peşinden gittiğinize dikkat edin. Yarın çocuklarınıza anlatacak güzel bir hikâyeniz olsun.
Size, belediyeleri soyanların yaşayacakları lüks hayattan geriye “sokak eylemlerine bulaşmış yaftası” kalmasın!