“Türk” siyaset ve hukuk literatürü yeni bir tanımlamayla (tehlikeyle) karşı karşıya. Türk kelimesini özellikle tırnak içinde kullandım. Çünkü böyle bir tanımlama dünyanın hiçbir ülkesinde daha önce duyulmadı, bundan sonra da “hukukun” olduğu bir ülkede duyulma ihtimali yok.

Nedir bu yeni tanımlama?

“Siyasi duruş sergileyen insanlara ‘hiçbir zaman’ tutuklama olmamalı.” Bu söz Türkiye’de “kanunları yapan” TBMM’nin eski bir başkanı, eski bir başbakan yardımcısı siyasetçi ve en önemlisi de bir hukukçuya ait.

Birileri dünyada benzeri olmayan; gayriahlaki, gayrihukuki, adaleti temelden yıkıcı ve herkesin hukuk karşısından eşit olma evrensel ilkesine aykırı bir “ayrıcalık” istiyor.

Bu özel ayrıcalık “terör örgütüyle iş birliği”, “suç örgütü yöneticisi olmak”, “suç örgütüne üye olmak”, “irtikap”, “rüşvet”, “nitelikli dolandırıcılık”, “kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek” ve “ihaleye fesat karıştırmak”, devleti 562 miyar lira zarara uğratmak suçlamasıyla tutuklanan bir kişi için isteniyor.

Bülent Arınç, Ekrem İmamoğlu için “tutuksuz yargılansın” diyor. Türkiye tarihinin en büyük yolsuzluk ve hırsızlığıyla suçlanan ve tutuklanan birisi için böyle bir “ayrıcalık” olabilir mi? Herkesin karşısında eşit olduğu söylenen hukuk “neden” bu iddialarla suçlanan İmamoğlu’nu tutuklamasın?

Arınç’ın buna uydurduğu gerekçe; “İmamoğlu’nun siyasi duruşunun olması.” Hatta kamuoyunu ikna etmek için rahmetli Erbakan, kendisi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında açılan davalarda tutuksuz yargılanmaları örnek gösteriyor.

Arınç gibi ömrünü siyaset dünyasında geçirmiş bir hukukçu da gayet iyi biliyor ki rahmetli Erbakan, kendisi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik suçlamalar “yolsuzluk”, “hırsızlık”, “devleti zarara uğratmak” ve “terör örgütüyle irtibat” değil; inançları ve siyasi düşüncelerinden dolayıydı.

Erbakan da kendisi de Erdoğan da devleti 562 milyar lira zarara uğratmakla suçlanmıyorlardı.

İmamoğlu hakkındaki dava ile Erbakan ve Erdoğan hakkında açılan davaların uzaktan yakından ilgisi ve benzerliği yoktur. Erbakan ve Erdoğan’ın tutuksuz yargılanması “normal” ama İmamoğlu’nun tutuksuz yargılanması “anormaldir.”

Arınç’ın yaptığı, iyiden örnek verip kötüyü savunmak, elma ile armudu aynı sepete koyup hepsine elma demek gibi bir şey.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının İmamoğlu hakkındaki iddia ve suçlamaları ortadayken “siyasi duruşu olan biri tutuksuz yargılanmalı” talebi en hafif tabirle adalete ve hukuka suikast düzenlemektir.  

Türkiye’de adaletin olmadığını iddia eden çevrelerin böyle bir şeyi savunması da ayrı bir garabettir. İmamoğlu’na ayrıcalık isteyenlerin uydurdukları gerekçelerin, Türk siyaset ve hukuk literatürüne kazandırmaya çalıştıkları uydurma kelime ve tanımlamaların kamuoyunda hiçbir karşılığı ve değeri yoktur.

Bu kadar ağır suçlamalarla karşı karşıya olan İmamoğlu’nun tutuksuz yargılanması için uydurma gerekçeler oluşturmaya çalışmanın hukukta da vatandaşın vicdanında da yeri yoktur. “Vatandaşın adalete olan güveni kalmadı” diyenlerin, “siyasi duruşu olan tutuksuz yargılanmalı” saçmalığıyla vatandaşın karşısına çıkması milletle alay etmektir. Hukuk karşısında “siyasi duruşu olanların” normal vatandaştan farkı ve üstünlüğü nedir? CHP ve İmamoğlu destekçileri önce bunu açıklasınlar.

İmamoğlu’nu cezaevinden çıkarma operasyonu nedense bana FETÖ’nün bir zamanlar hukuku keyiflerine göre kullandıkları günleri hatırlattı. Benim anlamadığım bu operasyona Bülent Arınç gibi tecrübeli bir siyasetçi ve hukukçu neden destek verdi?