Türkiye Cumhuriyeti, demokratik bir hukuk devletidir. Devleti yönetecek cumhurbaşkanının hukuk kurallarına uygun aday olması ve hukuka uygun seçilmesi gerekir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 101. maddesi şu şekildedir: “Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş, yükseköğrenim yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasından, doğrudan halk tarafından seçilir.”

Anayasa’da kimlerin cumhurbaşkanı adayı olabileceği gayet açık ve anlaşılır bir şekilde yazılmış.

Aylardır CHP’nin Erdoğan’a karşı İmamoğlu’nu mu, Yavaş’ı mı aday göstereceğini tartışıyoruz. CHP, yarışa İmamoğlu ile gireceğini ilan etti. Tam rahatladık derken bu adayın yasal kriterlere sahip olup olmadığı tartışması başladı.

Cumhurbaşkanı adayı olabilmek için “yükseköğrenim” yapmış olmak gerekiyor. Ancak İmamoğlu’nun bu şartı sağlamak için sahip olduğu “diploma” hakkında şaibe, sahekârlık ve hukuksuzluk iddialarıyla yargı süreci başlamış durumda.

Kısaca özetlemek gerekirse; İmamoğlu, Türkiye’de üniversite kazanamayınca KKTC’de Girne Amerikan Üniversitesine kayıt yaptırıyor. Daha sonra YÖK’te denkliği olmayan bu üniversiteden İstanbul Üniversitesine geçiş yapıyor.

Ancak Girne Amerikan Üniversitesinin Türkiye’de denkliği yok. YÖK’ün denkliğini tanımadığı, puan denkliğinin olmadığı bir üniversiteden İstanbul Üniversitesine geçmek için İmamoğlu’na özel “hukuki olmayan” bir geçişe, izin veriliyor. Yani İmamoğlu’na özel bir uygulama yapılıyor.

İmamoğlu’nun diplomasının geçerli olup olmadığına yargı karar verecek. YÖK’ün mahkemeye gönderdiği raporda; tanınırlık, yatay geçiş, yatay geçiş kontenjanları ve ilan süreleri gibi konularda usulsüzlük yapıldığı belirtiliyor.

İlk duruşmada mahkemeye gitmeyen İmamoğlu, 5 Mart’ta hâkim karşısına çıkacak. Sahte diploma, İstanbul Başsavcısını tehdit, YSK üyelerine hakaret ve CHP İl Başkanlığı binasını almak için kullanılan para kuleleri için mahkemeleri mesken tutan İmamoğlu’nun, bu sarmaldan çıkması mümkün görünmüyor.

Sahte diploma için dava süreci başlayınca Özgür Özel’in soluğu muhalefet partilerinin kapısında alması sizin de dikkatinizi çekmiş olmalı. Erken seçim arayışı olarak sunulan bu ziyaretlerin aslında İmamoğlu’nu kurtarma, aday yapma, muhalefetin adaylarını destekleme ziyaretleri olduğunu biliyoruz.

İYİ Parti ziyaretinden sonra basın mensuplarının “sahte” diploma hakkındaki sözleri Özel’in de İmamoğlu’nun da hesaplarını altüst etmiş görünüyor. “İmamoğlu’na diploma soruşturması bir acziyet itirafıdır. Sayın İmamoğlu’nun bu konuda hukuki herhangi bir sıkıntısı yok.” diyen Özel, İmamoğlu’nun neden mazeret bildirerek mahkemeye gitmediğini ise açıklayamıyor.

Madem “sahte” diploma konusunda hukuki bir sıkıntı yok, İmamoğlu’nun mahkemeye gidip ifade vermesi gerekmez mi? İmamoğlu’nun diplomasında sorun olmasaydı onun adliye önünde yapacağı şova hiçbir güç engel olamazdı.

Kaderin cilvesi olsa gerek. Yirmi yıldır Erdoğan’ın “yükseköğretim” diploması yok diyerek yalan söyleyen CHP’nin cumhurbaşkanı adayı yapacağı kişinin diploması “sahte” çıkacak. Özel’in de İmamoğlu’nun da çabası boşuna. Anayasamıza göre “yükseköğretim” yapmayan İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olması mümkün değil.

Ben de buradan CHP’de yeni başlayacak adaylık savaşını ilan ediyorum. İmamoğlu-Yavaş savaşı yerini; Özgür Özel-Mansur Yavaş savaşına bırakacak…

Yazının sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sık sık okuduğu bir şiir aklıma geldi.

“Sakın kader deme, kaderin üstünde bir kader vardır.

Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır.”