Kapımıza dayanan mübarek bir misafir, gönüllere ferahlık getiren bir nefes...
Ramazan geldi, hoş geldi.
Cuma akşamının sükûneti, teravihlerin manevi coşkusuyla taçlanacak.
Cumartesi sabahı ise oruçlu bir günün huzuruyla başlayacak.
Ruhların arınacağı, kalplerin yumuşayacağı, duaların semaya yükseleceği bir zaman dilimi...
Gündemin hoyrat rüzgârları, insanı savurup dururken...
Kişisel dertler, memleket meseleleri, dünyanın karmaşası...
Her an değişen, dönüşen, yiten ve tekrar beliren bir kargaşa sarmalı.
İnsan, bu yoğunlukta en çok kendini unutuyor; ruhunun derinliklerine inen o kadim yolculuğu erteliyor.
Zamanın amansız akışı, ömrün ipini bir bir çözerken, yaratılış gayesini unutan insan, geçici heveslerin peşinde savruluyor.
Ölüm, bilinen en büyük hakikat, lakin en çok görmezden gelinen de gerçek.
İnsan, ölümlü olduğunu bildiği hâlde, ebedî bir yolculuğun hazırlığını savsaklıyor; âdeta başını kuma gömerek gerçeklerden kaçıyor.
Geçici dünyanın cazibesi, faniliğin unutturduğu hakikatler...
İnsan, en kıymetli sermayesi olan zamanı hoyratça harcıyor, israf ediyor.
"Bir fırsat daha!" diyeceği o kaçınılmaz günde, pişmanlıklar nafile birer yankıya dönüşecek.
Kaybedenlerden olmamak için zamanın sunduğu nadide fırsatları iyi değerlendirmek, ruhun ve zamanın pusulasını doğru yöne çevirmek gerek.
İşte, her yıl bir lütuf olarak kapımızı çalan Ramazan, kaçırılmaması gereken eşsiz bir fırsat.
Âcizliğimizin aynası, güç yanılgısının panzehri...
Ramazan, bize bizi hatırlatıyor; içimizdeki cevheri ortaya çıkarmak için bir davet sunuyor.
Yaratıcımızla bağımızı kuvvetlendiren, daha iyi bir insan, daha güzel bir toplum inşa etmemiz için bir ikramiye.
Bu müstesna nimete sırtını dönen, kıymetini bilmeyen için ne büyük bir kayıptır!
Zira Ramazan, gündemler üstü bir gündemdir; ruhun ve zamanın kıblesidir.
Bize "Bir saniye dur!" diyor, "Ne ile karşı karşıya olduğunu idrak et!" diyor, "Asli gündemini hiçbir geçici gündem değiştirmesin!" diyor.
Siyasetin geçiciliği, ekonominin dalgalanmaları, ulusal veya uluslararası gündemlerin baskısı ve dayatmalarına kapılmadan asıl gayemizi hatırlatan bu tür hatırlatmalar, karanlıkta yolunu kaybetmiş bir yolcuya fener tutmak gibidir.
Çünkü insan, en önemli şeyleri en çok unutandır ve ona bu hakikatleri hatırlatacak bir rehbere her zaman ihtiyaç vardır.
Ramazan, sadece bir ay değil, aynı zamanda bir mekteptir; nefsin terbiyesi için bir fırsattır.
Bu mübarek zaman dilimi, kalplerin pasını siler, ruhları aydınlatır.
Oruç, sadece yemekten içmekten kesilmek değil, aynı zamanda ruhun arınması, kalbin temizlenmesidir.
İnsan, bu ayda, kendi iç dünyasına bir yolculuk yapar, eksiklerini görür, hatalarını anlar.
Ramazan, sadece geçmişin muhasebesini yapmak değil, aynı zamanda geleceğe umutla bakmaktır.
Bu ayda, inananlar, daha iyi bir insan olmak için söz verirler, daha güzel bir dünya için dua ederler.
İşte bu sebeple; Ramazan, sadece bir ay değil, bir ömür boyu sürecek bir yolculuğun başlangıcıdır.