İnsan, dünyaya gözlerini açtığı andan itibaren yardımlaşmaya muhtaç bir varlıktır.

Hayatın her evresinde, ihtiyaç sahibine el uzatmak, insan olmanın gerekliliklerindendir.

Nasıl ki bir ağacın kökleri toprağı besler ve ağacın ayakta kalmasını sağlar, toplum da yardımlaşma ile ayakta kalır.

Bu yardımlaşma, sadece maddi değil, manevi bir alışveriş, bilinçli bir tercih olmalıdır.

Kitabımız, iyilik ve takva yolunda yardımlaşmayı emreder, kötülükten sakındırır.

İnsanın fıtratında var olan yardımlaşma tohumu, sevgi, ilgi ve alakayla yeşerir.

En güzel yardımlaşma, karşılıksız vermek, karşılık beklemeden paylaşmaktır.

İnsanlar farklı şartlarda yaşarlar; bu farklılık, yardımlaşma için bir fırsat doğurur.

Yardımlaşmak, bireyselliği aşan, toplumsal varoluşu güçlendiren güçlü bir eylemdir.

İslam, namaz ve zekât gibi ibadetlerle hem bireysel hem de toplumsal sorumluluğun altını çizer.

Peygamber Efendimiz (SAV), gülümsemeyi bile sadaka sayarak yardımlaşmanın her türlüsünü teşvik etmiştir.

Ve şöyle buyurmuştur: "Komşusu açken tok yatan bizden değildir.”

Aslında her şeyin sahibi Allah'tır; insan sadece, kendisine verilen emanetleri O'nun yolunda kullanmakla yükümlüdür.

Yardımlaşma, toplumsal çürümeyi önleyen, biriktirme hırsını törpüleyen bir erdemdir aynı zamanda.

Yardımlaşmadaki niyet ve samimiyet çok önemlidir; Allah katında, küçük bir iyilik bile salih bir niyet ve samimiyetle büyük değer taşır.

İnsan ya iyilikte ya da kötülükte yardımlaşır; seçim, kişinin insanlığını belirler.

Yardımlaştıkça, paylaştıkça insan daha fazla insanlaşır, ruhunu yüceltir.

İnsan, sosyal bir varlık olarak hayatı boyunca bir diğerine muhtaçtır.

Muhtaç durumda olmayan insan yoktur.

Bu ihtiyaç, doğumdan ölüme kadar devam eder.

Bazen bir tebessüm, bazen bir sıcak el, bazen de bir teselli cümlesi, yardımlaşmanın en güzel örneğidir.

İyilik ve takva yolunda yardımlaşmak, insanı Allah'a yakınlaştırır.

Fıtratımızdaki yardımlaşma tohumunu yeşertmek, insanlığımızı besler.

Güçlü bir toplum, insanlık meziyeti güçlü insanlar marifetiyle oluşur.

Verdikçe çoğalır, paylaştıkça zenginleşiriz; bu, yardımlaşmanın en güzel paradoksudur.

"Veren el, alan elden üstündür." hadisi, yardımlaşmanın manevi boyutunu en güzel şekilde ifade eder.

Yardımlaşma, sadece maddi ihtiyaçları gidermekle kalmaz, aynı zamanda gönülleri de birleştirir.

Her insan, bir diğerinin aynasıdır; birbirimize yardım ederek kendi insanlığımızı da yansıtırız.

Yardımlaşmak, sadece ihtiyaç sahiplerine değil, aynı zamanda kendimize de yaptığımız bir iyiliktir.

Ezcümle; yardımlaştıkça ve paylaştıkça daha fazla insanlaşırız.