İslami Direniş Hareketi “Hamas”, 19 Ocak’ta yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasına uyması ve Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılara son vermesi için İsrail’e baskı yapılmasını istiyor.

Anlaşmasının ilk aşamasında defalarca ateşkesi ihlal eden ve anlaşmanın bir parçası olan İnsani Yardım Protokolü’ndeki taahhütlerini yerine getirmeyen İsrail, ikinci aşama için müzakere masasına oturmak yerine ateşkesi bozarak savaşı yeniden başlattı.

Hamas’ın ilk çağrısı ateşkes anlaşmasına ara buluculuk yapan ve aynı zamanda anlaşmanın garantörleri olan ABD, Mısır ve Katar’a.

Bu gayet haklı bir sitem ve anlaşılır bir çağrı.

Öyle ya; garantör ülkeler İsrail’i anlaşmaya bağlı kalmaya zorlamayacaklarsa garantörlüklerinin ne anlamı var?

Fakat burada bir noktayı göz ardı etmemek gerekiyor.

Kâğıt üzerinde garantör olarak üç ülkenin adı geçse de Mısır ve Katar’ın garantörlüğü Hamas’ı anlaşmaya uymaya zorlamakla sınırlı.

İsrail adına garantör olan ve İsrail’i anlaşmaya zorlayabilecek ülke ABD.

Mısır ve Katar’ın İsrail’e baskı yapma gücü yok.

En fazla -Katar’ın bir ara yaptığı gibi- ara buluculuktan çekilebilirler.

İsrail yanlısı tavrını sürdüren ve işgal güçlerine yeni bombalar gönderen ABD ise Gazze Şeridi konusunda Netanyahu hükûmetiyle büyük oranda aynı görüşte.

Hamas’a yakın bazı isimler ateşkes müzakereleri sırasında hareket liderleriyle görüşmeler yapan Türkiye’nin de sürece bir şekilde müdahil olduğu için ateşkes anlaşmasının uygulanmasını sağlama sorumluluğu olduğunu öne sürüyorlar.

Türkiye’den daha aktif rol beklentisini anlamak mümkün ama Ankara’ya olmayan bir sorumluluk yüklemeye çalışmak haksızlık.

Hamas Türkiye’nin de garantör olmasını istemişti ancak bu talep İsrail tarafından reddedildiği için Türkiye anlaşmanın ara bulucularından ve garantörlerinden kabul edilmedi.

Müzakere sürecinde yaptığı ise diplomasi ve gelişmeleri okuma tecrübesiyle Hamas’a yol göstermekten ve önerilerde bulunmaktan ibaret.

Ankara; Gazze Şeridi’nde akan kanın durması, savaşın sona ermesi ve ateşkesin tekrar yürürlüğe girmesi için elinden gelen her türlü çabayı gösteriyor.

Filistinli taraflarla, Arap ve İslam ülkeleriyle, uluslararası çevrelerle görüşmeler yapıyor.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan birkaç gün önce Mahmud Abbas’ın halefi olarak görülen Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) İcra Komitesi Genel Sekreteri Hüseyin eş-Şeyh’i kabul etti.

Önceki gün de Halil el-Hayye başkanlığındaki Hamas heyetiyle bir araya geldi.

Bir yandan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) İsrail’in işlediği savaş suçlarını durdurması için çağrıda bulunan Hamas, diğer yandan da Arap ve İslam ülkeleri halklarından ve hükûmetlerinden Gazze Şeridi konusunda üzerlerine düşen görevi yerine getirmelerini istiyor.

ABD vetosu olduğu sürece BMGK’dan İsrail aleyhine karar çıkması mümkün değil.

Mısırlıların ve Ürdünlülerin ayağa kalkıp mevcut rejimleri devirmeleri de zor.

ABD Başkanı Donald Trump’ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, Amerikalı gazeteci Tucker Carlson’ın programında Gazze Şeridi’ndeki savaşın devam etmesi hâlinde Mısır rejiminin devrilebileceğini söyledi.

Bu açıklamayı Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi’ye “İstediğimizi yapmazsan koltuğunu kaybedebilirsin” uyarısı olarak okumak daha doğru olacaktır.