Yaşanan her gelişme, hadise bana CHP’nin gerçek Türkiye’de ya da Türkiye gerçekleriyle değil de kendisinin kurduğu metaverse, “sanal” bir âlemde yaşadığını, teyit ederek gösteriyor.

Bu sanal âlem, Kılıçdaroğlu döneminde ve stratejik bir yalancılıkla kuruldu.

Ve elbette mantığın konusu olan safsata kıyaslarla da desteklendi.

İdeolojik miyoplukla ortaya çıkan bakış açılarında inşa edilen “diktatör, tek adam” gibi kavramlar bu sanal âlemde bir yere taşındı ve gerçek ile sanal arasındaki sınır flu hâle getirildi.

Kendi seçmeni üzerinde belirli bir karşılığının olduğunu gören Kılıçdaroğlu, bu metaverse âlemini yalanlarıyla sürekli geliştirerek belirli bir zemin de yakaladı.

Bu sayede “Tayyip’in TÜİK’i, Tayyip’in polisi” gibi diskurlar üreterek gerçek Türkiye’nin kurumlarının itibarını kendi seçmeninde sorgulatır hâle getirdi.

Hatta devletin kurumlarının kapısına dayanacak kadar ileri dahi gitti.

Bu cihetten bakınca bugün de hâlâ aynı zeminde bir algı inşa ederek “Tayyip’in yargısı” aşağılamasıyla çok rahat bir şekilde hâkim ve savcıları tehdit edebiliyor hatta hakaret etme ve parmak sallama cesaretini gösterebiliyorlar.

Uzun bir dönemden beri yaptığımız gözlemler ve elbette şimdilerde yargının konusu olan iddialar gösteriyor ki İBB Başkanı da elde ettiği imkânlarla bu metaverse âlemini oldukça ileriye taşımıştır ve kurduğu âleme güvenerek de bugün isnat edilen suçlamalara cevap vermek yerine konuyu siyasetin sahasına çekme çabası gütmektedir.

CHP Genel Başkanı Özel de yine aynı gerçekliği reddederek adaleti yargıda değil de sokakta arama yolunu seçmiş gibi görünüyor.

“Polisle çatışmak isteyen el kaldırsın.” demek, aslında gerçek dünyadan ne kadar kopuk olduğunun da bir göstergesidir.

Zira çatışılacak polis bu ülkenin polisi değil, “Tayyip’in polisi”dir ona göre.

İddialara yargıda cevap vermek yerine, belediye imkânlarını kullanarak yine yargıyı etkilemek amacıyla toplum üzerinde baskı kurma çabasını tercih ettiler.

Yargılama sürecini sulandırmak amacıyla hem sosyal medyadan hem de bizzat parti lideri tarafından mesnetsiz iddialar üretildi.

Davaya konu olan şeylerin sadece gizli tanık beyanları olduğu gibi, temelsiz bir bilgi paylaşımı yapıldı.

Oysa bunun, daha sonra 25 tanığın az bir kısmını oluşturduğu ve çoğunun açık tanıklar olduğu yansıyan bilgi notlarıyla yalanlanmış oldu.

Yine AK Parti’ye yakın bir ismin serbest bırakıldığı yalanı bizzat parti lideri tarafından iddia edildi.

Üstelik yanında duran doçent ünvanlı bir CHP’li de kafasını sallayarak bu yalanı teyit etti.

Savcılık tarafından serbest bırakıldığı yalanlanan o isim de şu an tutuklular arasında bulunuyor.

İBB Başkanı ve davaya konu birçok ismin tutuklanmasına sebep olan iddiaların aslında ne kadar ciddi olduğu, yansıyanlardan çok çarpıcı bir şekilde anlaşılmaktadır.

Bu noktada sanal âlemde yaşamaya devam edenlerin bir an önce gerçek Türkiye’ye dönmeleri ve makul siyasetin alanına dâhil olmaları gerekmektedir.

Zira o sanal âlemden yaptıklarını zannettikleri çağrıların sonuçları ne yazık ki gerçek olacaktır.

Yaralanan polislerimiz bu hakikati açıkça göstermektedir.

Hatalar zincirini genişletmek yerine sabırla bir siyaset inşa etmek çok daha mantıklı olacaktır.

Siyasetçi, yarın utanmayacağı bir siyaset izlemek zorundadır.

İhtiyat payı olmayan bir siyasetçi ortaya çıkabilecek gerçeklerle yüzleştiğinde söyleyecek söz bulamayabilir.

Sokağı çıkmaz sokak yapmak ancak ve ancak marjinal örgütleri sevindirir…