“Daha neler görecek bu gözler!” derken görüp tecrübe etmemiz gerekenlerin sonunun asla gelmeyeceğini bir defa daha tecrübe ettim.
Eğitim kalitesiyle övünen, en yüksek puanla girdiği için gerinen ODTÜ öğrencileri, öyle ya da böyle usulsüz olduğu hem YÖK Denetleme Kurulu tarafından hem de İstanbul Üniversitesi tarafından tespit edilen bir diplomanın sahibi için protesto yürüyüşü yapıyorlar.
“Vallahi dünyanın çivisi çıkmış.” demekten kendimi alamadım.
Hiçbir şey olmasa bile sadece Türkiye’de bir sınavı kazanamamış, hiçbir üniversiteye yerleşememiş birinin, Kıbrıs üzerinden uçarak en yüksek puanlı bir bölüme konması dahi yeterli bir sebep değil midir?
Yıllarca İngilizce konuşamayanları aşağılayan, Anadolu’nun herhangi bir yerindeki üniversiteyi bitirmiş olanlara tepeden bakanlar sizler değil miydiniz?
Ey ODTÜ öğrencileri!
Söz konusu kendi ideolojinizden ve çıkarlarınızın örtüştüğü biri olunca bir anda bütün geleneklerinizi unutup kalitesizliğin havarisi oldunuz.
Savunduğunuzu iddia ettiğiniz hak ve adalet bir anda yerle yeksan oldu.
En iyi ihtimalle 890 bin öğrencinin hakkının yendiği bir yerde siz -sırf politik figürünüz olduğu için- onlara değil de onların hakkını yiyene kalkan oldunuz.
Bu saatten sonra benim gözümde savunacağınız hiçbir kaliteniz kalmamıştır.
Tıpkı Gazze sınavını kaybeden, dünyanın en saygını sandığım üniversitelerin mensupları gibi.
Değil mi ki siz, “yokluk” ile malul olduğu açık bir diplomayı savunuyorsunuz.
En taraflının bile, “Evet bir şeyler olmuş ama bu tamamen idarenin hatasıdır.” dediği bir zeminde, Türkiye’nin en prestijli üniversitesinde okuduğunu söyleyen öğrencilerin bunu savunabiliyor olmasının izahı gerçekten çok zor.
Bilimsel ve objektif bir bakışın değil de ideolojik, duygusal bir bakışın hâkim olduğunu görmek hiç de zor değil.
Yukarıda ifade etmeye çalıştığım bir hâl için bile, tahrik olup polise saldırabilenlerin tam anlamıyla bir kitle psikolojisine tabi olduğu çok açıktır.
Zira Gustave Le Bon, “Kitlelerle felsefe yapılmaz.” derken çok derin bir manaya işaret ediyordu.
Kitle içine dâhil olmuş kişi kim olursa olsun, o kitledeki herhangi biri gibidir artık.
Çünkü o da sadece yönlendiricinin komutlarına tabidir.
“Gel” der gelir, “dön” der döner, “saldır” der saldırır.
İBB Başkanı’nın usulsüz diploması, ÖDTÜ öğrencileri için bir turnusol oldu.
Kalite ile kalitesizlik arasındaki net ayrımı ortaya çıkardı.
Elbette bütün ODTÜ ailesini aynı kefeye koymayacağım.
Lakin kitlelerin ateşine, heyecanına kapılıp kendi değerini unutanları kastediyorum.
Bu, gerçek anlamda bir “kendini inkâr”dır.
Peki, kim ve ne uğruna?..
Emirleri koşulsuz uygulayan pasif mistikler yetiştiren patristik felsefe dahi müritlerine -en azından- İncil’deki Tekvin bölümünden alıntılayarak; “Fiat Lux!” yani “Işık ol!” diyordu.
Ey ODTÜ’lü arkadaşım, sen kime ne olmak istiyorsun?
Önce, bunun kararını vermelisin...