Dünya ekonomisinde ve küresel ticarette Trump rüzgârı âdeta bir fırtına gibi esiyor.
Yeni gümrük tarifelerinin, Trump’ın dünya ekonomisinin patronunun ABD olduğunu yine tüm dünyaya sert bir şekilde hatırlattığı tuhaf bir hâl aldığını görüyoruz. Bunu yaparken de Trump’ın ciddiyetinin ardında, bu işleri yapmaktan çok keyif alan, dünyanın geri kalanı için kara mizah olarak adlandırabileceğimiz tuhaf bir muziplik ya da gizli bir şımarıklık olduğunu görüyoruz. Amerikan kartalının pençelerini tüm dünyaya birer jilet izi gibi bırakmak ve bunu yaparken de küresel ekonomik dengeleri bir araç olarak kullanmak yolunu tercih etmesi, ABD dış politikasının yeni yoludur.

Özellikle Çin’i baskılamak ve dünyada yükselen tüm yeni ekonomilerin potansiyelini ABD’ye yeniden kazandırma amacını taşıyan bu yaklaşım düşündürücüdür. Amerikan ekonomisi düzelene, ABD yeniden büyük olana” kadar dünyanın ciddi ekonomik sınamalardan ve zorluklardan geçmesi kaçınılmazdır. Meşhur The Godfather filminde hafızalarımıza kazındığı üzere, Dünyanın yeni ve tek ‘Baba’sı benim” diyen bir Amerikan Devlet Başkanı, hayat hikâyesinin tüm tecrübelerini dünya ülkeleri üzerinde test ediyor.

Her daim ve her fırsatta ABD’nin kurumsal düzeni ve demokrasisi üzerinden Türkiye’yi kıyaslayanların, bu aralar bu kıyaslardan kaçınıyor olmasını da dikkatle takip ediyoruz. Söz konusu Batı olunca; mükemmel bir sistem tasarımı altında demokrasi, hukuk ve insan hakları söz konusu olduğunda ABD’de yükselen Trump tarzı yeni siyasetin şokunu her geçen gün daha fazla yaşıyorlar.

Kusursuz ve harika bir Batı’ya yıllar yılı inanıp sırtını Doğu’ya dönenlerin yaşadıkları hayal kırıklıklarının yeni arayışları beraberinde getirmesi kaçınılmazdır. Önümüzdeki dönemde, Trump’ın anayasal olarak bir dönem daha seçilip seçilmeyeceğinin tartışılacağı günler uzak değil. Burada bizi ilgilendiren öncelikli konuların, Türkiye’nin küresel ve bölgesel konumunun ne olacağı ve ne yönde gelişeceği olduğunu hatırlatmak gerekiyor. Türkiye’nin yakaladığı ivme, küresel alanda dikkati çekici bir noktaya geldi. Bir de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderlik tecrübesinin ve küresel sistemi en iyi bilen siyasetçilerden biri olmasının verdiği fırsatlar, Türkiye için önemli gelişmeleri beraberinde getirecektir. Yazının sonuna gelirken İsrail heyetinin Beyaz Saray görüşmelerinde bir kez daha net bir şekilde yüzleştikleri Erdoğan ve Türkiye gerçeğiyle, içimizdeki Batıcıların da bir an önce yüzleşmesini tavsiye ederim.

Dünkü grup konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan,
"İkinci Cihan Harbi sonrasında inşa edilen, Soğuk Savaş’ın bitimiyle âdeta kökleşen küresel sistem açıkçası temelden çatırdıyor." diyerek şöyle devam etti:

"Neoliberal ekonomik ve siyasal düzenin yerine daha korumacı bir yapının yükselmekte olduğunu görüyoruz. Sadece Asya’da, Avrupa’da, Amerika’da değil, hemen her yerde devletler, toplumu ve ekonomiyi güçlendirmeyi amaçlayan politikalar üretiyor. Ticaretten güvenliğe, savunmadan nüfus oranına çok geniş bir yelpazede yeni mücadele dönemine hazırlık yapılıyor. Uluslararası siyasetin neredeyse tüm aktörleri yeni arayışlara girdi. Gümrük tarifeleri üzerinden alevlenen ticaret savaşlarının küresel ölçekte bir etki uyandıracağı anlaşılıyor. Büyük küçük demeden herkesi etkileyecek şiddetli bir kasırganın geldiğini söylemek abartılı bir yaklaşım olmayacaktır."

ABD Başkanı Trump’ın zaman zaman artırıp azaltarak, piyasaları test ederek ABD’yi ekonomik olarak rehavetten kurtarmaya çalıştığını görüyoruz. Trump’ın tarifeler üzerinden ve Rusya ile yakınlaşarak ABD’yi rehavetten kurtarıp kurtaramayacağını anlamamız için biraz daha zaman gerekecek. Ama nihayetinde Trump politikaları da -emperyalist politikalar da olsa- anti-küreselci” politikalar olarak net bir şekilde karşımızda duruyor.