İmamoğlu için çember daralıyor, İmamoğlu için sona gelindi ve İmamoğlu’nun diploması iptal olacak; tutuklanacak dedik. Peki, bunu müneccimlik yaparak mı söyledik? Aslında bakarsanız Anadolu’da bir söz vardır: "Görünen köy kılavuz istemez." Bu durum da net bir şekilde ortadaydı, bunu görüyor ve biliyorduk. Bazıları bu işi önemsemiyordu ancak bakıldığında, özellikle diploma meselesinden başlayan bir hayat hikâyesi var Ekrem İmamoğlu’nun. Bu hayat hikâyesi içerisinde resmîbelgede sahtecilikten, para ilişkilerine ve ihaleye fesat karıştırmaya kadar uzanan konular bulunuyor.

Biliyorsunuz, 2014 yılındaki belediye başkanlığı döneminde hakkında bir dava vardı. O zamandan beri devam eden bir ilişkiler ağı var ve bu süreç bitmiş değil. İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçim sürecinde, yenilenen seçimlerde Ordu-Giresun Havalimanı’na gittiğinde, VIP alanına zorla girmek istemişti. Ancak buna yetkisi olmadığı için, vali tarafından engellenmişti. Bunun üzerine valiye hakaret etmişti. Daha önceki yazımda bu konuyu sizlerle paylaşmıştım.

Bunun dışında, Yüksek Seçim Kurulu üyelerine hakaret ettiği için ceza aldı. İstinaf kaydında olan diğer davaları arasında, devletin savcısına hakaret ve terörle mücadelede görev yapanları hedef göstermek gibi suçlardan açılan soruşturmalar yer alıyor. Ayrıca, Medya AŞ soruşturması kapsamında Ercan Saatçi’nin tutuklanması ve burada ciddi bir ilişkiler ağının ortaya çıkması dikkati çekiyor.

Bir AVM’den 5 milyon avro talep edildiği iddia ediliyor. Kabul edilmediğinde iseAVM’ye 192 milyon TL ceza kesildiği öne sürülüyor. İstanbul’daki AVM, rezidans ve iş yerleri düşünüldüğünde, benzer taleplerin diğerlerinden de yapılmış olabileceği tahmin ediliyor. Bahsedilen rakamlar 276 milyar TL ile 560 milyar TL arasında değişiyor.

Ekrem İmamoğlu’nun, Medya AŞ üzerinden CHP Kongresi ve kurultayını manipüle ettiği iddiası da CHP’liler tarafından dillendiriliyor. Ayrıca, ön seçim tiyatrosuyla kendisini cumhurbaşkanı adayı ilan ettirmeye çalıştığı öne sürülüyor. Bu süreçte, Sezgin Tanrıkulu’nun da bu durumu bildiğini ve gizlemeye çalıştığını ifade ettiği iddia ediliyor.

Sonuç itibarıyla, isnat edilen suçlar oldukça ciddi. Suçlamalar arasında "suç örgütü yöneticiliği, nitelikli dolandırıcılık, rüşvet, kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme, ihaleye fesat karıştırma ve terör örgütüyle ilişkili olma" gibi ağır iddialar var. Eğer tutuklama terör örgütü bağlantısı kapsamında yapılırsa İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kayyım atanabileceği öngörülüyor. Bu durumda, muhtemel kayyımın İstanbul Valisi Davut Gül olabileceği belirtiliyor. Eğer terör bağlantısı nedeniyle tutuklanmazsa Belediye Meclisi içerisinden yeni bir başkan seçilebilir.

Ekrem İmamoğlu’nun siyasi geleceği konusunda ise "Arkasında kimse kalmayacak" yorumları yapılıyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in de bu süreçten sonra İmamoğlu’nu desteklemeyeceği ifade ediliyor. CHP Kongresi ve kurultayının iptal edilebileceği, Kemal Kılıçdaroğlu’nun da İmamoğlu’na desteğini çekeceği belirtiliyor. Mansur Yavaş’ın ise bu tartışmaların düşmesini beklediği ve bu konuda sessiz kaldığı ifade ediliyor.

İmamoğlu’nun durumu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçmişte aldığı cezayla kıyaslanamaz. Çünkü burada bahsedilen iddialar, yolsuzluk ve suç örgütü oluşturma gibi ciddi konuları kapsıyor. Devletin harekete geçmesi, hukukun gereği olarak değerlendiriliyor. Devlet, bu süreci bir siyasi hesaplaşma değil, yolsuzluk ve usulsüzlüklere karşı bir refleks olarak yürütüyor.

CHP’nin daha iyi ve daha dürüst belediye başkanlarına ihtiyacı olduğu belirtilirken partinin, kendisini Ekrem İmamoğlu gibi isimlere mahkûm etmemesi gerektiği vurgulanıyor. Partinin içinde eğitimli ve dürüst insanların bulunduğu, onların öne çıkartılması gerektiği savunuluyor. İstanbul’da pek çok ihalenin tehdit ve rüşvet yoluyla verildiği iddiaları, halkın vergilerinin yanlış kullanıldığı düşüncesini güçlendiriyor.

Son olarak, Ekrem İmamoğlu’nun siyasi hayatının sona erdiği iddia ediliyor. Önümüzdeki dönemde yargılama süreci ilerledikçe bu iddiaların nasıl sonuçlanacağını göreceğiz.