Doğal olarak CHP, kendini yasladığı ve yaklaşık 150 yıl önce kendisini ana gövdeden ayıran İttihat ve Terakki’ye hatta onun seküler kanadına ait kavram setini kullanıyor.

Daha önceki yazılarımda da ifade ettiğim gibi teşkilat şemasını İtalyan KarbonariMason teşkilatından alan Jön Türk hareketi, hücre yapılanması ile çalıştı ve fikrîkuluçka dönemini Fransa’da geçirdi.

Jön Türkler hiç kuşku yok ki dış destek ve kışkırtmalarla ilk düşmanlıklarını II. Abdülhamid’e karşı sergilediler.

İstibdatçı, Kızıl Sultan, diktatör yaftalarını da yine ilk olarak ona yapıştırmaya çalıştılar.

Özgür Özel’in liderliğindeki CHP’de -İBB Başkanının da iştirak ettiği gibi- hattı ayırdığı günden bu yana kendisinin Batıcı düşüncesi dışında kalan ve Anadolucu olan bütün liderleri -Menderes, Özal, Erbakan, Erdoğan- aynı kavram setiyle dışladı hatta aşağıladı, hakaret etti ve fikir babalarına şikâyet etti.

Kardeş kavgasına sebep olmamak için İstanbul’dan sessiz sedasız ve mecburen bir İngiliz gemisiyle ayrılmak zorunda kalan Sultan Vahdettin’i de İngiliz sever olarak yaftaladı ve “hain” ilan etti.

CHP bunu yaparken Mudanya Mütarekesi sonrasında, İstanbul’a Ankara Hükûmetini temsil yetkisiyle gelen Refet Bele’nin, padişahın temsilcilerine yönelik tavır ve beklentilerinden hiç söz etmiyor.

Saltanatı yok sayan Refet Paşa’nın, padişahın İstanbul’u -zorluk çıkarmadan- terk etmesini isteyen tavırlarını yok sayıyor işgalin de verdiği cesaretle.

Oysa CHP’liler, padişahın İstanbul’u hangi koşullarda ve niçin terk etmek zorunda kaldığını, onun San Remo yıllarındaki hatıralarından okuyabilirler.

Hatta Birinci Meclis’in açılış konuşmasında saltanatı ve hilafeti kurtarma sözü verenlerin nasıl tavır değiştirdiğini de zabıt ceridelerinden okuyabilirler. 

Bu satırları saltanat özlemiyle değil, bilakis bir hakkın teslimi için yazıyorum; zira bugünkü hâliyle de ülkemi CHP zihniyetinden çok daha fazla sevdiğimi tereddüt etmeden ifade edebilirim.

Osmanlı’yı ve onun padişahlarını aşağılayan CHP zihniyeti -garip bir şekilde- TürkiyeCumhuriyeti’nin de hiçbir başarısına sevinememektedir. 

Zira o başarıların mimarları da onlara göre çizilen hattın karşı yakasında ve II. Abdülhamid çizgisinde olanlardır.

Özgür Özel’in, “150 yıldır -bir Jön Türk ve İttihat ve Terakkici olarak- mücadele ediyoruz.” dediği de işte tam olarak bunlardır.

Şimdi gelin, biraz da Özgür Özel’in kendisini dâhil ettiği o Jön Türk çizgisini ve İngiliz hayranlığını, en önemli mimarlarından biri olan Talat Paşa’nın hatıralarından okuyalım.

Osmanlı’yı bir maceraya sürükleyen ve savaşı kaybedince de diğer İttihat ve Terakki liderleriyle birlikte bir Alman gemisine binerek kaçan Talat Paşa’nın, Almanya’da bulunduğu yıllarda İngiliz diplomat ve ajanı Aubrey Herbert’e söyledikleri ortadadır.

Talat Paşa Herbet’e, “Jön Türkler, hemen hemen bütün Türkiye’yi size açtık ama siz kabul etmediniz.” diye sitem ediyordu.

“İhtilalin ileri gelenleri sizi seviyordu.” diyerek de İngiliz Büyükelçisinin arabasının atlarını çözüp onları elçilik binasına kadar taşıyan İngiliz âşıklarından övgüyle bahsediyordu.

Bahsettiği bu onursuzlar kimdi?

“Elçi isteseydi, arabanın kendi üzerlerinden geçmesine bile ses çıkarmazlardı.” dediği şahsiyetsizleri de savunuyor mu acaba Özgür Özel…

Öyle ya, mademki Jön Türk, bazı gerçekleri de bilmesi lazım değil mi?

Talat Paşa’nın, dolayısıyla da Jön Türklerin -sırf II. Abdülhamid’i devirmek için- Ermenilerle yaptığı iş birliğini de savunuyor mu Sayın Özel?

Özgür Özel, kendi safında gördüğü İttihat ve Terakki liderlerinin bir Alman gemisiyle kaçmasında -üstelik bir ülkeyi de felakete sürükleyerek- niçin bir mahsur görmemiştir?

CHP ve onun lideri fena yakalanmıştır.

Asıl Özel’in çizdiği hat dün olduğu gibi bugün de İngiliz hayranıdır.

Tıpkı Talat Paşa gibi Özel de kendisini, İngiliz desteği alamadığı için terk edilmiş hissetmektedir.

CHP, artık bu saatten sonra kendisinden başka bir İngiliz Muhibbanı aramamalıdır.

Öyle anlaşılıyor ki İngiliz Muhipleri Cemiyeti de onların anlattığı gibi İttihat ve Terakki’ye karşı değil, bizzat II. Abdülhamid’e, Osmanlı’ya ve onun Kuvayi Millîye’sinekarşı kurulmuştur… 

Mesele bu kadar sarihtir…