Şimdilerde mahkemelik olan CHP’nin son kurultayında genel başkan seçilen Özgür Özel’le birlikte tüm parti âdeta İmamoğlu’nun ipoteği altına girdi.
Herkes biliyor ki Özel’i İmamoğlu seçtirdi.
Parti meclisini de yine İmamoğlu belirledi…
Peki, nasıl oldu bu?
Rivayet muhtelif.
Kurultayı mahkemelik yapan şikâyetlerin tamamı CHP’lilerden geldi.
İddialar yenilir yutulur cinsten değildi…
Yüz milyonlarca dolar paradan söz ediliyordu ve bu iddia sahipleri bizzat kendilerine de para karşılığı oylarını satmaları yönünde teklifler geldiğini ileri sürdüler.
Kimilerine ev, kimlerine içinde dijital para olan cep telefonu, kimilerine nakit para ve kimilerine de belediyelerde yöneticilik verildiği iddialar arasındaydı…
Bunların hepsine mahkeme karar verecek.
İddiaların ne kadarı doğru ne kadarı yanlış, hep beraber göreceğiz.
CHP’yi ele geçirme İmamoğlu’nun belirlediği hedefe ulaşabilmesi için bir araçtı sadece…
Onun için yegâne amaç, cumhurbaşkanı olmaktı ve bunun yolu da partinin kendisini aday göstermesinden geçiyordu.
Bu yüzden CHP’yi mahkeme kapılarına düşüren şaibeli kurultay gerçekleştirildi ve bu yüzden delegelerle ilgili mezkûr iddialar ayyuka çıktı.
Hiç alakası yokken ve seçime üç buçuk yıl gibi siyaset açısından çok uzun denebilecek bir süre varken CHP’de cumhurbaşkanı adayını belirleme süreci başlatıldı.
İmamoğlu, daha önce CHP’li belediyelere yönelik yapılan yolsuzluk operasyonlarının sonunda kendi kapısını çalacağını gayet iyi biliyordu zira içeriye düşen partili arkadaşları ‘itirafçı’ olmuş, binde birinin bile doğru olması hâlinde kıyametin kopacağı iddialar yazılı metne dönüşmüştü.
İşte bu yüzden İmamoğlu’nun acelesi vardı ve seçtirdiği genel başkana adaylığını ilan etme mecburiyetini dayattı.
Maksat, aday olarak deklere edilmiş ismi, siyasi mülahazalar üzerinden bu operasyonlardan korumaktı elbette.
Umulan ve beklenen olmadı ve yargı düğmeye bastı.
Beş başlık altında incelenen bu operasyon vesilesiyle başta İmamoğlu olmak üzere 106 kişi için gözaltı kararı çıktı.
Özgür Özel açısından diyet borcunu ödemenin ikinci safhası başlamıştı artık.
Mahkemenin ne diyeceğini beklemeden tüm yandaşları sokağa çağırdı.
Bunu yaparken de hem Sayın Cumhurbaşkanına hem de yargı mensuplarına yönelik çok çirkin ithamlarda bulundu.
Savcı için “seyyar giyotin” benzetmesi yaparken, Sayın Cumhurbaşkanı için de hiçbir özürle telafi edemeyeceği şu rezil sözleri kullanmaktan imtina etmedi…
“Demokrasi treninden indi, darbecilerin safına o istasyonda katıldı…”
Tarihi, darbelere ve darbecilere şakşakçılıkla oluşmuş bir partinin genel başkanı, hayatı, darbelere ve darbecilere karşı verdiği muazzam mücadele örnekleriyle dolu Erdoğan’a yönelik hadsizliğin zirvesi kabul edilebilecek bu çirkin söz, Özel’in nasıl bir diyet borcuna mahkûm edildiğinin kanıtı gibiydi âdeta…
İmamoğlu ve ekibiyle ilgili şikâyetlerde bulunan CHP’lilerin ve yine CHP’lilerden oluşan ‘itirafçıların’ savcılığa sundukları belge ve deliller sonunda tüm partisini bu şahsa âdeta siper yapan Özel, ne yapacak acaba?
İddialar kanıtlanırsa eğer, tarihin gördüğü en büyük soygunu, insanların dudaklarını uçuklatacak cinsten bir mahiyete sahip bu devasa yolsuzluğu savunduğu için utanır mı dersiniz?
Topluluğa hitap etmenin şehvetine kapılarak hem Sayın Cumhurbaşkanına, hem yargı mensuplarına ve hem de emniyet güçlerine yönelik sarf ettiği iğrenç sözleri geri alması mümkün olacak mı?
Hele de sokak çağrısı nedeniyle Allah korusun, ciddi bir sorun yaşanırsa bunun müsebbibi olduğu gerçeğinden kaçabilecek mi?
Elbette ki hayır!
Bu utanç vesilesi sözler, tüm siyasi hayatı boyunca kendisini takip edecektir hiç şüphesiz.
Himayesine girdiği ve sayesinde genel başkan seçildiği şahsa olan diyet borcunu ödeyebilmek için bu yola kendisi gönüllü girdi.
Sonuçta, kanıtlandığı takdirde, korkunç ötesi bir yolsuzluğa kefil olduğuyla kalacak ki bu, bir insan evladı için utançların en büyüğü olsa gerektir…
Görünen o ki Özgür Özel’i, apar topar ilan ettiği olağanüstü kurultay da kurtaramaz…