Ne yazıktır ki bu gönlü geniş milleti inancından ve tarihinden bihaber bir hezeyanla hiç olmadığı/olamayacağı bir “kafatasçılık batağı”na çekmeye çalışıyorlar…

Bir ırka ait olmayı zenginlik ama ırkçı olmayı fakirlik/sefillik olarak gören bir ecdadın ahfadı olarak yaşanan tartışmalardan utanç duyuyorum…

Son yıllarda tırmanan aşırı sağcı olaylar sebebiyle eleştirdiğim Avrupa ve ABD’de yaşananları bu ülkeye iktibas etmek, hangi açıdan bakarsanız bakın büyük bir haksızlıktır…

Ekonomisi bozuk bir Avrupa’nın ırkçılığı öncelemesi ve bu zeminde siyaset yapan partileri iktidara taşıma gayretini, çöküşlerinin önemli bir işareti olarak gördüğümü defalarca yazdım ya da dile getirdim…

Şunu çok iyi biliyoruz ki büyük devletler ya da küresel güçler asla tek bir ırktan meydana gelemezler…

Büyük Britanya İmparatorluğu’nun nüfusunun sadece yüzde onu İngilizlerden oluşuyordu. Hakeza Osmanlı İmparatorluğu’nda da Türklerin nüfusu yaklaşık üçte bir oranındaydı…

Kendisini kurucu olarak gören ırk, ne zaman ki bu kuruculuk vasfını diğer ırklara mensup olanların gözüne batırmaya, suratına çarpmaya başlarsa işte orada çok ciddi bir sorun başlamış demektir…

Üstelik bu sorun, elbette gözüne batırılmaya çalışılanların da bir sorunu olmakla birlikte, kurucu ırk için çok daha büyük bir sorundur. Nedeni ise zayıflamaya, özgüvenini yitirmeye başladığının bir kanıtı olmasıdır…

“Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Hem de sizi şubeler ve kabilelere ayırdık ki, birbirinizi tanıyasınız. Şüphesiz ki, Allah katında en şerefliniz, takvaca en ileride olanınızdır”(Hucurât/13)

Açık bir ayetle yasaklanan ırkçılığı reddeden dedelerimiz uyguladıkları, “Millet Sistemi” ile dünyada örnek olmuşlardır. Bu sistem, bir ecdadın ne denli yüce gönüllü, dolayısıyla da ne denli zengin olduğunu gösteren çok önemli delildir…

“Büyük Türkiye” hayali kuran hiçbir kafa bu tuzağa düşemez… Seküler kafaların, “Aç kalacağız, bizim rızkımızı yiyorlar” korkusunun da bir Müslümanda asla karşılığı olamaz… Çünkü rızkı veren Allah’tır ve onu da dilediğine, dilediği kadar verir…

Kimin gayretiyle ve kimin, kimden ne denli istifade ettiğini ancak Allah bilir… 2001 krizini yaşadığımızda bu ülkede Suriyeli kardeşlerimiz yoktu, Pakistanlı, İranlı, Gürcistanlılar da yoktu… Yine Türkî Cumhuriyetlerden gelenler de… Ama biz bir milyar dolar için ABD Başkanı Bill Clinton’a yalvarmıştık; çok iyi hatırlıyorum…

Bu safsata ile bizim yaslandığımız en değerli hazinemizi ve dünyaya karşı övünç kaynağımızı elimizden almaya çalışıyorlar. Bizim gönül zenginliğimizi cimrileştirmek, hatta cimri yürekler gibi korkaklaştırmak istiyorlar…

Irk taassubunu Veda Hutbesi’inde ayaklar altına alan bir peygamberin ümmetini yolundan çıkarmak istiyorlar…

Sosyal medya denen manipülasyon çukurunda karartılan hakikatlerle, gençlerimizi mobilize etmeye çalışıyorlar…

İslâm coğrafyasını kasıp kavuran “Mikro Milliyetçilik” hezeyanlarını, asla maya tutmayacak Anadolu toprağına saçmaya çalışıyorlar…

Evet, farkındayız; ama sadece farkında olmak yetmez…

Kalkmak ve Allah aşkına bir mum yakmak gerek…