13 aydır süren Gazze soykırımında 44 binin üzerinde insan katledildi. Yaralı ve sakatların sayısı ise 100 bine yaklaştı.

Harabeye dönüşen Gazze'nin pek çok bölgesinde gıdaya, temiz suya ve ilaca ulaşmak hâlâ çok zor.

İsrail Başbakanı Binyamin Netenyahu’nun Gazze’de işlemediği savaş suçu kalmadı.

Uluslararası arenada bu soykırım sürekli kınamalarla eleştirildi.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ateşkes ilan edilmesini öngören karara imza attı.

Evet, sadece bu kadardı.

İslam İşbirliği Teşkilatı da dâhil tüm uluslararası kuruluşların ve baskı gruplarının işlevsiz ve etkisiz kaldığı bir süreç yaşadık.

İsrail, uluslararası sistemin koyduğu kuralların hiçbirini tanımadı. Savaş hukukundan insan haklarına kadar her şey altüst oldu.

Peki, insanlık onurunu ve namusunu kim kurtaracak ve koruyacaktı?

Bu bağlamda umudu koruyan bir yargı mekanizması olarak Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne gözler çevrildi.

Güney Afrika Cumhuriyeti geçen yıl kasım ayında İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının soruşturulması için Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) başvuruda bulundu.

Ve geçtiğimiz gün tarihî bir karar çıktı.

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Gazze’de işlenen savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama emri çıkardı. Kararda, her iki şüphelinin Gazze’deki sivil halka yönelik gıda, su, ilaç, yakıt ve elektrik gibi yaşamsal malzemelerin ulaştırılmasını kasıtlı olarak engellediği belirtildi.

UCM, Netanyahu ve Gallant hakkında yakalama emrine dair açıklamasında İsrail’in, mahkemenin yargı yetkisini kabul etmesinin gerekli olmadığını söyledi. Zira İsrail mahkemenin kurucu anlaşması Roma Tüzüğü’ne taraf değil. Bununla birlikte Avrupa ülkelerinin çoğu olmak üzere 120 ülke anlaşmaya taraf. Netanyahu ve Gallant’ın UCM’ye taraf ülkelere seyahat etmeleri hâlinde tutuklanabilecekleri ve “uluslararası aranan şüpheliler hâline geldiklerine” dikkat çekildi.

Kararın yöneltildiği isimlerden Netanyahu, UCM'nin "taraflı" olduğunu ileri sürdü ve Mahkemenin kendisi ve Gallant'a "hayali suçlar yönelttiğini" iddia etti. Netanyahu, UCM'nin kararının "antisemitik olduğunu" öne sürerek "baskılara boyun eğmeyeceklerini" ifade etti.

Karar, Netanyahu bir tarafa İsrail’de şok etkisi oluşturdu.

İsrail 1948’den bu yana her türlü gasp, hırsızlık, tecavüz, katliam ve işgali yapıyor ama sonucunda bir bedel ödemiyordu.

Dünya devletleri ve halkları bu gidişata bir “dur” dedi.

İsrail’in “yenilmezlik” algısı Aksa Tufanı ile yerle yeksan olmuştu, şimdi de bu kararla birlikte “dokunulmazlık” algısı çöktü.

Artık İsrail’in her yaptığı yanına kâr kalmayacak.

İsrail’in katil ve işgalci bir devlet olduğunu tüm dünya gördü. Konvansiyonel medya saklasa da vicdanı hür ve aklı açık insanlar, sosyal medyadan gerçek görüntü ve bilgilere ulaşabildiler. Ezberler bozuldu.

İsrail’e “şımarık çocuk” muamelesi yapan Batılı siyasetçiler, artık rollerin değişmeye başladığını görmeli.

İsrail durdurulmalı.

Gelinen süreçte İsrail’in mağduriyet ve antisemitizm üzerinden kurguladığı ‘özel statü’ sorgulanır ve dokunulur ‘normal bir seviyeye’ dönüşmüştür.

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin tutuklama kararı işte bu açıdan çok önemli.

Bu, ilk adım ve gerisi gelecek.

Öyle ki Netanyahu kendi parlamentosunda bile “katil” ifadeleriyle nitelendiriliyor. Geçtiğimiz gün Gazze'deki sivil ölümlerinden ötürü "barışın seri katilisin" diyen Filistin asıllı İsrail Meclisi üyesi Ayman Odeh, zorla kürsüden uzaklaştırıldı. Bu tablo İsrail içinde bile Netanyahu için çok şey söylüyor.

Gelelim UCM kararına…

Ülkeler bu kararı uygular mı? Etik çerçevede kalacak olanlar elbette uygulayacak.

Şimdi ülke ülke bakalım; karara ne tepkiler geldi ve pratikteki karşılığı nasıl olacak?

Filistinlilerin temsilcisi Hamas, gelişmeyi “memnuniyet verici” olarak niteledi ve “Filistin davasının yararına olduğunu" söyledi.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, "Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu ve Gallant hakkında açıkladığı tutuklama emri, adaletin tecellisi bakımından umut vericidir." ifadesini kullandı.

ABD'li sözcü, "ABD, mahkemenin İsrailli üst düzey yetkililere tutuklama emri çıkarma kararını temelden reddediyor." ifadesini kullandı.

Avrupa Birliği Dış Politika Şefi Josep Borrell, UCM'nin tutuklama emirlerinin siyasi olmadığını, saygı gösterilmesi ve uygulanması gerektiğini söyledi. Borrell, "Bu karar bağlayıcı bir karardır ve mahkemenin tüm taraf devletleri, Avrupa Birliği'nin tüm üyeleri de dâhil olmak üzere, bu mahkeme kararını uygulamakla yükümlüdür." dedi.

Kanada Başbakanı Justin Trudeau, "Herkesin uluslararası hukuka uyması gerçekten önemli." ifadelerini kullandı.

Hollanda Dışişleri Bakanı Caspar Veldkamp, ​​ülkesinin “UCM’nin bağımsızlığına saygı duyduğunu” belirtti. Veldkamp, "Gerekli olmayan temaslara girmeyeceğiz ve tutuklama emirlerine göre hareket edeceğiz." açıklamasında bulundu.

Fransa Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Christophe Lemoine, Fransa'nın "UCM'nin tüzüğüne uygun hareket edeceğini" söyledi. Ancak Lemoine, Netanyahu'nun ülkeyi ziyaret etmesi hâlinde Fransa'nın onu tutuklayıp tutuklamayacağını belirtmedi ve bunun "yasal olarak karmaşık" olduğunu dile getirdi.

İrlanda Başbakanı Simon Harris, bunun "son derece önemli bir adım" olduğunu söyledi.

İngiltere Başbakanı Keir Starmer'ın sözcüsü, İngiltere'nin UCM'nin bağımsızlığına saygı duyduğunu aktardı ancak İngiltere'nin tutuklama emirlerini destekleyip desteklemeyeceği konusunda bir açıklama yapılmadı.

Avusturya Dışişleri Bakanı Alexander Schallenberg, tutuklama emrini anlaşılmaz ve gülünç olarak niteledi.

Macaristan Dışişleri Bakanı Peter Szijjarto, UCM kararını "utanç verici ve saçma" olarak tarif edip kınadı.