Dünya tarihinde olduğu gibi bugün de, yaşanan çatışmaların temelinde insana ait ham ya da belirli bir mantığa büründürülmüş duygular yatıyor…
Her savaşın ya da kavganın iki taraf için de -kendilerince- savunulabilir haklı gerekçeleri vardır; haksız olanı tespit konusunda daha şanslı olan görece tarafsız bakışların değerlendirmelerinden bağımsız olarak…
Sebepler, bazen eldekini korumak bazen çoğaltmak üzerineyken bazen de ulvi davaların ardındadır…
-İmkânı olmayacak olsa da- bir temenniyi ifade etmek adına diyorum ki: Keşke insanlar kendi iradeleriyle çatışmaları durdurma konusunda her zaman başarılı olabilseydi/olabilse…
Fakat öyle zamanlar, dengeler vardır ki çatışmaları “doğal” olarak durdurma kudretine sahiptir ve iyi ki de öyledir…
En azından rahat bir nefes alma fırsatı sunmaları adına…
Her iki tarafın da çatışamayacak kadar zayıf, güçlerinin yenişemeyecek kadar eşit ya da her iki tarafın da birbirlerine kafa tutamayacak kadar güçlü olması durumları, bu doğal çatışmasızlık hallerini üretir…
Fakat birbirinden farklı çıkar ya da inançlara sahip toplumlar arasındaki mücadelenin tamamen sonlandığını da iddia edemeyiz…
Sadece silahlı çatışmaların dindiği bu aşamalarda, rekabet çok daha soft (yumuşak) güç olarak ifade edebileceğimiz ekonomi, kültür gibi alanlara taşınmış olur…
Bu doğal ve zorunlu çatışmasızlık dönemleri her aşamadaki devletler için farklı fırsatlar ya da tehditler barındırır; zayıflık, dengelilik ya da çok güçlülük ile bağlantılı olarak…
Ya da bugün daha çok savaşamayacak kadar çok güçlenmiş devletlerde olduğu gibi “vekâlet savaşları” şeklinde gördüğümüz çatışmalar ortaya çıkar…
ABD’nin PKK/PYD ile yürüttüğü ilişki bunun en açık örneğidir…
Başka bir yöntem de, yasal kılıfında sunulan ve Rusya’nın uyguladığı VAGNER tarzı yapılanmalardır…
Ne yazık ki bu yapılar, devletlerin bizzat katılmasının ciddi maliyetler ve zararlar getireceği çıkar çatışmalarının yeni aktörleri olarak arz-ı endam ediyorlar…
Bu durum, dünya genelinde faaliyet yürüten uluslararası terör örgütlerinin hem sayısını hem de gücünü artırmış durumda…
Devletlerle çıkar ilişkisi kuran gayrihukuki yapılar, tarihin hiçbir döneminde böylesi bir yaşam alanına sahip olmamıştır…
Ve bu durumun kendisi gibi getirdiği şiddet ve sorunlar da çok yeni ve çetrefilli, hukuk açısından da insanlığı yutan bir karadeliktir…
Devletlerarası çatışmaların daha az şiddet ya da gözyaşına sebep olduğunu iddia edecek değilim elbette; bütün yaşanmışlıklar ortadayken…
Belki sadece bir öngörü fırsatı vermesi -o da ne derece ise- ve belirli bir meşruiyete tabi olması denklemi devletler açısından olumlu gösteriyor…
Gerçek anlamda reddi mümkün olmayan, sahibine şan ve şeref bahşeden meşru müdafaalar elbette her zaman müstesna olarak görülmek durumundadır…
Huzuru kavgada arayanların, savaşmak için savaşanların rahata ermediği gerçeği can yakmaya devam etse de, tercihini insandan yana kullanacak bir anlayışı hâkim kılma çabası da hiç bitmeyecektir…
Onlar, zorunlu halleri beklemeden her daim davasına inanarak emek vereceklerdir…