Not: Farklı bir yazı olduğunu biliyorum ama okunsun diye değil de hissedilsin diye yazdığımı bilin isterim…
Korkmak ayıp değildir kızım. Hem de hiç ayıp değil. İnsan korkar, hem de bazen çok fazla korkar. İnsan olmak böyle bir şey; acziyet… Benim de korkularım var. Söylediğim ya da söylemediğim, söyleyemediğim çok fazla şeyden korkuyorum ben de. Sen beni korkusuz sanıyorsun belki. Her çocuk babasını öyle sanmaz mı ki? Ama öyle değil kızım. Ben de korkuyorum hem de bazen çok korkuyorum. Ve inan ki korkularımın pek çoğu seninle ilgili. Üzülme, bu senin suçun değil. Baba olmak biraz da korkmak demekmiş sanırım.
Hakkını verememekten korkuyorum ben. Baba olmak ne demektir aslında halen dahi tam olarak bilemiyorum ve bilmediğim bir şeyi anlatamıyorum da. Ama şunu biliyorum ki çok fazla seviyorum seni. Sevmeyi tercih etmiyorum buna mecburum. Ne yaparsan yap seviyorum ne olursan ve nasıl olursan ol. Korkum bundan değil sadece aklıma gelmişken ve belki de söylemem daha sonra diye söylemek istedim. Ben baba olmanın hakkını verememekten ve yıllar sonra “keşke” demekten korkuyorum. Anlıyor musun bilmiyorum ama anlaman için dualar ediyorum.
…
Geçenlerde seninle otururken aniden ve hiç gereği yokken
-“Sen heykel olmayacaksın değil mi baba?” diye sordun.
Anlamadım önce. Ne demek istediğini de neden böyle söylediğini de anlamadım. Ama sonra öğrendim. Annenin izlediği bir filme bakarken bir adamın yüksekçe bir yerden düştüğünü görmüşsün ve orada öylece sahne donmuş ve bitmiş film. O masum ve tazecik aklında anlayabilmişsin adamın aslında öldüğünü ama ölümü anlayamamışsın. “Heykel oldu” demişsin ve senin için ölmek heykel olmak olmuş.
O günden sonra pek çok kere sordun bu soruyu. Pek çok kişi için sordun. Uzunca bir vakit unutmadın, unutamadın. Ve korktun gözlerimi her kapadığımda. Yanıma gelip ya birkaç kez dokundun ya sesler çıkardın ya da öptün sessizce. Gözlerimi açmam için yaptın bunu biliyorum. “Heykel” olduğumdan korktuğum için yaptın.
Ben de biliyorum bu korkuyu kızım. Hem de çok iyi biliyor ve şimdi bile unutamıyorum. Dedenin saçında ilk defa beyaz birkaç tel saç olduğunu fark ettiğim zaman günlerce ağladığımı hatırlıyorum ve dualar ettiğimi gece yatağıma uzandığımda.
…
Gözlerin ne kadar güzel biliyor musun? Sanki sadece görmek için değil bakılmak için var edilmiş gibi. Anlayabiliyor musun anlattıklarımı ve hatırlıyor musun bir akşam vakti seni yatağına yatırdığımda ve bir hikâye anlattığımda sana içimden geldiği, o an hayal edebildiğim gibi ve öpüp yanaklarından tam odandan çıkarken “baba” diye seslendiğini. Hatırlıyor musun? Ben hiç unutmuyorum kızım. Gözlerindeki o hüznü ve titreyen dudaklarını hiç unutmuyorum.
Sonra gözlerime bakıp da yaşarmış gözlerinle, söylediğin o cümle hiç çıkmıyor aklımdan.
“Baba, n’olur sen heykel olma…”