Gelenek basit bir şey değil, aslında hiç basit bir şey değil. İnsanlar, değerleri ve değer verdikleriyle yaşarlar. O değerleri, zaman geçtikçe gelenek hâline döner. Sonra öyle bir hâl alır ki bu geleneğe yüklenen mana kimliğin, kişiliğin hâline döner. Yani onu gören seni tanır, seni gören onu arar. Öyle bir şekle döner yani mesele.

Yani gelenek denen, kıymetli hem de çok kıymetli bir şeydir. Siz bakmayın öyle, geleneği ve gelenekseli aşağı görenlere. Onlar, neye ihanet ettiklerini de neyi kaybettiklerini de ve neye hizmet ettiklerini de bilmiyorlar.

Bunları söylememe gerek olmadığını ve herkesin bunun farkında olduğunu biliyorum. Biliyorum da gördüklerimle bildiklerim aynı değil maalesef.

Mesela ezan okunurken müziğin sesini kısan hatta konuşmasını kesen ve susan insanlar nereye gittiler?

Komşusunun cenazesi varken evinde televizyonunu bile açmayan insanlar neredeler?

Yere düşen ekmeği hiç düşünmeden bir refleksle hemen yerden alıp da üç kere öpüp alnına koyan ve sonra da yüksekçe bir yere bırakanları, niye daha az -hiç desem de yeri ama demiyorum- görüyoruz artık?

Yemek yediği masaya ayaklarını uzatmayan, kendisine bir bardak su verildiğinde önce etrafındaki büyüklerine soran, öyle her ortamda bacağını bacağının üzerine atıp da oturmayan, sorulmadan konuşmayan, sokak ortasında yemek yemeyenler nereye kayboldular?

Örnekleri daha artırırsınız, biliyorum. Hem de çok daha fazlasını söylersiniz. Ama gerçekten soruyorum, nerede bu insanlar?

Dedim ya gelenek basit şey değil. “Bu olmasa da olur. Aman canım bu da önemli mi, bunlar eskide kaldı, buna ne gerek var?” gibi cümlelerle başladı bunların hepsi. Sonra azar azar kıymet verdiklerimizi kaybetmeye başladık. Hassasiyetleri olanların yaşları büyüdü. Daha küçük yaştakiler, geleneği ciddiye almamaya başladı. Sonra onların çocukları arada bir duyar oldu ama ciddiye almadılar. Ve bu saydıklarımızı yapanlar, bilenler, uygulayanlar yavaş yavaş kayboldular aramızdan.

Şimdi çıksak, bir sokakta şöyle bir dolaşsak. Gördüklerimize anlatsak bunları. Yapmayanları uyarsak mesela. Alacağımız cevapların ve göreceğimiz tavırların ne olabileceğini hepimiz az çok biliyoruz bence.

Şairin dediği gibi;

Ne olduysa hep azar azar oldu…