Suriyeli devrimcilerin Şam’ı ele geçirip Baas rejimine son verdikten sonra kurdukları geçici hükûmet kelimenin tam anlamıyla büyük bir enkaz devraldı.

Muhammed el-Beşir başkanlığındaki hükûmetin önünde yapılacak çok iş var.

Yaraların mümkün olan en kısa sürede sarılıp ülkenin güvenliğe, istikrara ve huzura kavuşması için acilen yapılması gereken şeylere öncelik verilmeli.

Devrimcilerin kontrolündeki bölgelerde güvenliğin sağlanması, devrik rejim kalıntılarına ve geçiş süreci koşullarından yararlanarak hırsızlık, yağma, gasp ve benzeri suçlara tevessül etmek isteyenlere fırsat verilmemesi gerekiyor.

Baas diktatörlüğüne son veren grupların bu konuda şu ana kadar başarılı oldukları ve güvenlik boşluğuna izin vermedikleri söylenebilir.

Bir diğer öncelik ise Şam’daki hükûmetin vakit kaybetmeden ülkenin tamamında kontrolü sağlaması.

Diğer bir ifadeyle PKK/PYD/YPG, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) adı altında işgal ettiği bölgelerden en kısa sürede çıkarılmalı.

Askerî Operasyonlar Genel Komutanı ve Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) lideri Ahmed eş-Şera, SDG’nin önünde sadece iki seçenek olduğunu, ya örgütün Haseke ve Rakka’dan çekileceğini ya da askerî operasyona başvuracaklarını açıkladı.

Geçiş Hükûmeti Siyasi İşler Sözcüsü Ubeyde Arnout da Kürtlere devrik rejim döneminde mahrum oldukları meşru haklarının verileceğini ancak Şam’daki mevcut hükûmetin otoritesi dışında hiçbir bölgenin bağımsız yönetim altında olmasını onaylamadıklarını söyledi.

Bütün bu açıklamalar, devrimcilerin bölücü örgütün hayallerine ve Suriye’deki varlığına son vermekte kararlı olduklarını gösteriyor.

Yeni bir anayasa yazılıp ülkenin her yanında demokratik seçimlerin yapılabilmesi için öncelikle terör örgütünün kontrolü altındaki bölgelerin kurtarılması gerekiyor.

Bir diğer öncelik de can korkusuyla Suriye’den kaçmak zorunda kalan insanların onurlu ve gönüllü bir şekilde ülkelerine dönmeleri için gerekli koşulların sağlanması.

Türkiye başta olmak üzere komşu ülkelere sığınan milyonlarca mültecinin dışında evlerini terk edip İdlib gibi bölgelere göç etmek zorunda kalanlar var.

Kamplarda yaşayan insanlar bir an önce evlerine kavuşmalılar.

Böylece terör koridoru inşa etmek için bozulmaya çalışılan demografik yapı da eski, normal hâline dönmüş olur.

Suriye’nin her biri hayati öneme sahip bir dizi önceliği varken Batılıların sürekli kadın ve içki gibi konuları gündeme getirmeleri mide bulandırıcı.

Gazze Şeridi’nde öldürülen kadınları ve yıllardır Baas rejimi zindanlarında tecavüz başta olmak üzere her türlü işkenceye maruz kalan kadınları görmezden gelenlerin birden kadın haklarını hatırlamaları ikiyüzlülükten ve çifte standarttan başka bir şey değil.

Sednaya ve Filistin Şubesi gibi insan mezbahanelerinden gelen korkunç görüntüleri, 100 bin kişinin gömüldüğü toplu mezarları ve katliam kanıtlarını bırakıp “Meyhaneler açık olacak mı?” diye soranların gözünde insanımızın hiçbir değerinin olmadığı gayet açık.

Özgür Suriye’nin yöneticileri şu gerçeğin farkında olmalılar; uluslararası topluma güvence vermek, yanlış anlamaları ve gereksiz kaygıları gidermek elbette önemli.

Fakat bu, insani değerlerden yoksun Batı’ya kendini beğendirme çabasına, aşağılık kompleksi ve zaaf göstergesine dönüşmemeli.