Suriye’de son günlerde yaşanan gelişmeleri ve muhaliflerin başlattığı askerî operasyonu anlayabilmek için her şeyden önce sorunun nerede olduğunu bilmek ve teşhisi doğru koymak gerekir.
İran ve Suriye rejimi yanlıları operasyonun başından bu yana yürüttükleri yoğun propagandayla muhalifleri “ABD ve İsrail’in adamları” olarak göstermeye çalışıyorlar.
Operasyonun da “Netanyahu’nun emriyle” başladığını söylüyorlar.
Pazartesi günü Ankara’yı ziyaret eden İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile görüştükten sonra düzenlenen ortak basın toplantısında aynı iddiaları tekrarladı.
İranlı bakan, “tekfirciler” ve “terör grupları” olarak nitelediği muhaliflerin ABD’yle ve siyonistlerle bağlantılarının olduğunu ileri sürdü.
Irakçi’den önce konuşan Fidan ise Suriye’deki olayları herhangi bir dış müdahaleyle açıklamaya çalışmanın yanlış olacağını vurgulayarak “gerçekleri anlamak istemeyenlerin” bu bahanenin arkasına sığındığını ifade etti.
Suriye’de sorunun nereden kaynaklandığını gayet açık bir şekilde anlattı.
Türkiye, Rusya ve İran’la Astana sürecinde bir araya gelerek Suriye’de çatışmaların durmasını sağlamış, siyasi çözüm için büyük bir fırsat ortaya çıkmıştı.
Rejim o fırsatı kaçırdı.
Daha doğrusu hem Suriye rejimi hem de müttefikleri Rusya ve İran; süreci çözüm değil, muhalifleri tamamen tasfiye için kullanmaya kalkıştı.
Ankara’nın son dönemde bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzından yaptığı çağrılar zaaf belirtisi zannedildi ve “Görüşme masasına oturmak için önce Türkiye askerlerini çeksin.” türünden akıl dışı talepler öne sürüldü.
En sonunda da muhaliflerin kontrolü altındaki bölgeler saldırıya uğramaya başladı ve çok sayıda masum insan hayatını kaybetti.
Rusya’nın ve rejim güçlerinin sivilleri hedef alan o saldırıları operasyonu tetikledi.
Fidan, İranlı mevkidaşıyla düzenlediği basın toplantısında Suriye’de gerçekte ne olup bittiğini tüm dünyaya duyurdu.
Türkiye, komşusu Suriye’deki hastalığı teşhis etmekle kalmıyor; nasıl tedavi edileceğini de söylüyor.
Suriye rejimi muhaliflerle masaya oturacak ve haklı taleplerini kabul edecek.
Yeni bir anayasa hazırlanıp kabul edildikten sonra demokratik ve şeffaf seçimler yapılacak.
Ülke içinde yerlerinden edilen ya da mülteci olarak ülke dışına çıkmak zorunda kalan insanların evlerine güven içinde dönebilmeleri sağlanacak.
Suriye’nin toprak bütünlüğü ve sınırlarının güvenliği korunarak terör örgütlerinin faaliyetlerine izin verilmeyecek.
Teşhis de belli, tedavi de.
Fakat Suriye rejiminin bu tür bir çözümü asla kabul etmeyeceğini görmek gerekiyor.
Çünkü yapısı buna müsait değil.
Bu nedenle İsrail ve ABD’yle pazarlık yapıp ayakta kalmaya çalışacak.
Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) ara buluculuğunda yürütülen görüşmelerde İran’dan uzaklaşması ve Hizbullah’a giden silah yollarını kesmesi hâlinde Beşşar Esed’e uygulanan yaptırımların kaldırılmasının ele alındığına dair haberler var.
Suriye rejiminin bunca yıl ayakta kalmasında büyük katkısı olan İran’ın böyle bir dışlanmaya sessiz kalması düşünülemez.
Kısacası, Beşşar Esed’in çaresizce ve can havliyle yaptığı hamlelere rağmen günleri sayılı.
2015 koşullarında kurulan Astana dengeleri de artık geçersiz.
Bundan sonrasını sahadaki gelişmeler belirleyecek.