Yeni yılın ilk günü, şafak sökerken insanları bomba sağanağı altında yok etmeye yeminli siyonist Netanyahu ve iş birlikçilerinin haberini gördüğümde; Hitler’in en yakın arkadaşı ve propaganda bakanı Paul Joseph Goebbels’in akıbetini hatırladım. Joseph Goebbels, ses kaydı da olan Sportpalast konuşmasında "Almanya, her hâlükârda, bu Yahudi tehdidine boyun eğme niyetinde değil, aksine zamanı geldiğinde, gerekirse Yahudiliğin tamamen ve en radikal şekilde yok edilmesi yoluyla onunla yüzleşmek niyetindedir." diyerek insanlığa meydan okumuş; özetle Führer’e göre de "bu harbi kaybedersek Alman milletine karşı büyük bir suç işlemiş olacağız; kazanırsak da o nispette büyük bir şeref elde edeceğiz." demişti. 

Bugün de Netahyahu ve kabinesi, Goebbels’in Yahudilere uygun gördüğü uygulamaları; Müslümanlar başta olmak üzere Orta Doğu halkları için istiyor ve uyguluyor. Netanyahu’nun Goebbels kadar cesur ve ilkeli olduğunu düşünmesem de akıbetinin onun akıbeti gibi olmasını veya askerlerinden birinin insanlığın yüzkarası hâline gelen bu vandalı vurmasını umuyorum. Çünkü Hitler’in intiharından sonra Goebbels, bu dünyada yaşamanın artık anlamsız olduğunu söyleyerek Kızılordu bombardımanı sırasında vuruluncaya kadar bahçede yürüyeceğini söylemiş; bu gerçekleşmeyince bir Nazi askerine kendisini vurmasını emretmiş, o da gerçekleşmeyince intihar etmiştir.

Yeni yılın ilk gününden sonra sabah haberlerinde İsrail ordusu tarafından Gazze’de tanklarla kuşatılan ve vurulan Kemal Advan Hastanesi Müdürü Hüsam Ebu Safiyye’nin beyaz önlüğü ile enkazda tanka doğru yürüdüğünü gördük. Bu, başta Netanyahu olmak üzere hiçbir siyonistin yapamayacağı bir yürüyüştü. Savaş hukukunu topyekûn görmezden gelen siyonist İsrail yönetimi, enkazda yürüyüşü sembolleştiren doktor başta olmak üzere alıkonulan hastahane personeli hakkında açıklama yapmak, bilgi vermek ve kaç kişiyi şehit ettiklerini açıklamak zorundadır. Beyaz önlüklü doktorun yürüyüşü, İsrail’in kuruluş dönemi terör organizasyonları başta olmak üzere kurulduğu tarihten günümüze aralıksız soykırım yaparak, hastaneleri yıkarak, yardım kuruluşlarının konvoylarını hedef alarak, medya temsilcilerini hedef gözeterek katleden siyonistlere açık bir meydan okumaydı. Uçaklarla ve tanklarla görmedikleri yerleri ve insanları katleden bir anlayışa karşı tank ve otomatik silahlı cellatlara yürüyen beyaz önlüklü insan. Bir gün gerçek bir sinema ustası bunun filmini yapar mı?

Siyonizm, Yahudiliği ideolojiye dönüştüren ve Yahudi kimliğini ırkçı bir anlayışla tanımlayarak üstün kabul eden bir anlayış olup; ırkçı beyaz adam kimliği ile kendileri dışındaki insanlık ailesini Hitler’in nasyonal sosyalist anlayışıyla tarif ediyor. “Güvenlik gerekçesi” üretilmiş ve servis edilmiş bir algı olup; bu gerekçe ile 50 bin civarında insan soykırıma maruz kalmıştır. “Güvenlik gerekçesi” ile soykırım ve işgal meşrulaştırılamaz. Hitler’e karşı birleşen insanlık ailesinin acil olarak Hitler artığı Netanyahu ve siyonist kabine üyeleri için de birleşmeleri ve başta Yahudiler olmak üzere insanlık ailesini bu zülüm üreticilerinden kurtarmalıdır.

İnsanlık ABD destekli siyonist askerî kapasitenin doğurduğu sonuçları doğru okumak zorundadır. Güvenlik gerekçe gösterilerek yapılan ölçüsüz askerî operasyonlar Filistinlileri ve bölgede yaşayan siyonist olmayan bütün insanları tehdit ediyor. Bir avuç siyonist için bölgede bir asırdır yanan yangının sebep olduğu yıkım; insanlığın çığlığını hâlâ susturamadıysa umut var. İnsanlar, insanlık için er ya da geç ayağa kalkmak zorundadır.

“Güvenlik gerekçesi ve tehdit” eşit güçler veya yakın askerî donanıma sahip devletler için kullanılması gereken bir argümandır. Bugün Filistin, Lübnan ve Suriye’nin toplam askerî kapasitesi, İsrail ve koruyucusu ABD’nin bir uçak gemisindeki kadar değildir. Bu durumda Filistinliler başta olmak üzere bölgede yaşayan insanlar büyük bir tehdit ve güvenlik sorunu ile karşı karşıyadır. Maalesef her geçen gün de temel güvenlik ve korunma ihtiyaçları artmaktadır.

ABD'nin İsrail'e sağladığı askerî yardımlar ve kontrolsüz destek bölgedeki güç dengelerini olumsuz etkileyen önemli temel faktördür. Bu yardımlar, İsrail'in askerî kapasitesini artırmakta ve çatışmanın dinamiklerini mazlum ve mağdurları olumsuz etkileyecek şekilde şekillendirmektedir.

ABD’nin mühimmat ve uçaklarıyla coğrafyada mukim kadim insanlık ailesi üyelerinin yaşama ve var olma alanları yok edilirken sivil altyapı topyekûn tahrip edilmektedir.

Siyonistleri Suriye'deki askerî operasyonları, bölgedeki güvenlik beklenti ve dinamiklerini daha da karmaşık ve içinden çıkılmaz hâle getirmektedir. Bombalamalar, Suriye'nin ve Suriyelilerin egemenlik haklarını ihlal etmekte ve uluslararası hukuku yok saymaktadır.

“Güvenlik gerekçesi” ve “terörizmle mücadele” olarak ortaya konulan şey kim için ve kime göre doğru kavram ve gerekçelerdir. Güçlülerin tarif ve gerekçeleri yanlışı hukukileştirilebilir mi? Düşmanı belirleyen gerekçe nedir? Zorla getirilip Filistin topraklarına yerleştirilen siyonist Yahudi’nin işgalci dürtüleriyle yapılan değerlendirme ve kabuller insanlık ideallerini yerle bir etmektedir. Birileri, siyonistlerin daha eşit olmadığını haykırmak ve insanı hakir gören vahşete dur demek zorundadır.