Türkçe son yıllarda İngilizce başta olmak üzere Batılı diller ve medya ile plaza uydurmacılığı tesirinde gücünü, şiirsel telaffuzunu, doğru iletişim imkânlarını ve Türkçe yazılan edebî, felsefi ve ilmî eserlerdeki gücünü kaybediyor. Kısırlaştırma ve kelime yitimine zemin hazırlayan bu olumsuz iklim, okuma ve anlama kapasitesinin kaybına da sebep oluyor. Literatürden çıkarılan ve çıkan kelime ve kavramlar, iletişimin ve kültürel etkileşimin kaybolacağı endişesini doğuruyor.
Türkçe, imparatorluklar devrinden bu yana pek çok dille etkileşime girerek, onlardan kelime alıp onlara kelime vererek gelişen dünyanın güçlü dilleri arasında yer aldı. Bu bahisle ilgili istatistiki verilere girme gereği duymuyorum. Ancak Tanzimat’la başlayan medeniyet değişimi dilin yapısını, sentaksını kısmen değiştirerek ve kötü bir Fransızca ile yer yer karıştırarak bozmaya başladı. Genç Kalemler dergisinin başlattığı “yaşayan kelimelerle konuşma ve yazma” masum bir teklif görünse de dil milliyetçiliği çıkmazına saplandı. Arapça ve Farsça, mensubu olduğumuz medeniyetin dili olmasına rağmen; bu mecradan aldığımız ve kullandığımız kelime ve kavramlar tasfiye edilerek yerine Batı menşeli mefhumlar alınmaya başlandı.
Alfabe değişikliği ve dilde uydurmacılığın ayyuka çıktığı 1940’lı yıllara kadar dilde bir trajedi yaşandı. 10 yılda bir yazılan metinler anlaşılmaz oldu ve sadeleştirme adı altında Türkçeden Türkçeye tercüme faciası yaşandı. Dünyada benzer örneği olmayan kendi dilinden tercüme felaketi de metinlerin yüklendiği ve sonraki nesillere taşıdığı ruh ve muhtevanın kaybına sebep oldu.
Son yıllarda İngilizcenin dünyada ofis dili olarak yaygın kullanımı, Türkçede de yeni garipliklerin oluşmasına sebep oldu. Dünyada emsali olmayan bir uydurmacılıkla İngilizce bazı kelimeler Türkçe kelimelerle eşleştirilerek her iki dilde de karşılığı olmayan kelimeler üretildi ve kullanıldı. Haber sunucularının da dil ve telaffuz hassasiyetlerini kaybetmeleri, TRT’nin öncülüğünü ve belirleyiciliğini yitirmesi de bu savurganlığı artırdı (Geçmişte TRT’de dil denetimi yapan bir birim vardı; hâlâ var mı, bilmiyorum? RTÜK dil denetimi sorumluluğunu almalı ve uyguladığı cezalarla yayın kurumlarının spiker ve sunucularını eğitmeli).
Türkçe sessiz sedasız dönüştürülüyor. Türkçenin klavyesi F ile başlardı; çünkü Türkçede en çok kullanılan A, K, L, M harfleri klavyenin orta sırasının orta harfleriydi. Q klavyede bu harflerin yerinde Türkçede en az kullanılan G, H, J, Ş harfleri yer alır. Gümrük yasaları Q klavye ithalatına izin vermese de denetim personelinin görmezden gelmesi sonucu her taraf bu klavye ile dolu. Dil, bir milletin kültürel mirasını, tarihini ve düşünce dünyasını aktaran, yaşatan en önemli unsurlardandır. Bundan ötürü dildeki her değişiklik ve dile her dışarıdan müdahale kültürel ve aidiyet ile ortak değerlerin yitiminin başlangıçlarını oluşturur. Teknoloji dili olarak benimsenen İngilizce, zamanla popülerlik kazanır; teknoloji ve küresel etkileşim sonucu Türkçe özgünlüğünü, telaffuz gücünü ve derinliğini kaybeder. Bir paragraflık anlatıları ret veya kabul etmek için “aynen” der geçeriz.
Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği kurulduğu 2008 yılından bugüne kadar yukarıdaki meselelerin yanı sıra daha pek çok dil sapmalarını/yanlışlarını/yanılgılarını Dil ve Edebiyat dergisi başta olmak üzere yayınladığı akademik Dil ve Edebiyat Araştırmaları (ULAKBİM’de), Olağan Şiir, Olağan Hikâye ve Kardelen Çocuk dergilerinin sayfalarına taşır. Olağanüstü zamanlar dışında da her yıl bir ilimizde istişare ve değerlendirme toplantıları düzenleyerek meseleleri müzakere eder ve yeni yol haritası için yöntemler belirler. 2024 yılı “İstişare ve Değerlendirme” toplantısı Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Alemdar’ın destekleri ve ev sahipliğinde Sapanca’da yapıldı. Sakarya Valisi Rahmi Doğan da toplantıyı teşrif ederek dilin kültür ve kimlik üzerindeki etkilerine dikkati çekti. Doğan, “Sosyal medya ve küresel iletişim çağında dilimiz büyük tehdit altında. Türkçeyi korumak, nesillerimizi korumanın en temel yollarından biridir." diyerek Türkçenin kültür, medeniyet ve gelenekle ilişkisine değindi.
Açış konuşmasını derneğin genel başkanı Ekrem Erdem’in yaptığı toplantı, aralıksız üç gün devam etti. Anadolu’da hizmet eden 25 şube başkanı ve her şubeden iki yönetim kurulu üyesi de toplantıya katılarak genel merkez, genel başkan yardımcıları ve yönetim kurulu üyeleriyle meseleleri müzakere ettiler. Toplantı sonunda yayınlanan sonuç bildirisi ajans ve medya kuruluşlarına servis edildi.
Türkçe her geçen gün önemli ölçekte mefhumlarını kaybediyor. Mefhumlarını kaybeden toplumlar, bunların yerlerine ötekilerin mefhum ve kavramlarını ikame ederek vehimlerle yaşamaya başlar. Özentili bir acarlıkla dilini yitiren toplumlar, bayrağını ve sınırlarını da kaybetmeye mahkûmdur çünkü devlet üç şey ile yaşar; resmî dil, bayrak ve coğrafi sınırlar (ülkede konuşulan farklı diller, yerel ağız ve lehçeler kültürel bir zenginlik olarak yaşatılmalı ancak resmî dil tartışmaları yapılmamalıdır).
Türkçenin güçlü ve zengin bir dil olarak yaşaması için bilim, felsefe ve edebiyat dili olmasını temin etmek üzere daha çok gayret ve çabaya ihtiyaç var.