Türkiye yeni gıda yönetmeliğine hazırlanıyor. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı önderliğinde Bakanlık tarafından hazırlanan “Yeni Gıda Yönetmeliği” gıda dünyasına önemli düzenlemeler getiriyor. Yönetmeliğin temel amacı, insan sağlığının korunmasını, tüketici haklarının muhafaza edilmesini sağlamak.

Tabii olarak yeni gıdaların piyasaya arz edilme süreçleri de düzenlenecek.

Peki “Yeni Gıda Yönetmeliği Taslağı” ne gibi yenilikler getirecek ve hayatımızda neleri değiştirecek?

Yeni gıdalar ve gıda güvenliği dengesi bu süreçte büyük önem arz ediyor. Yeni geliştirilen gıda ürünleri, üretim aşamasında denetlenmeli, tüketici sağlığına aykırı olan gıdaların üretimi ve piyasaya arzı engellenmeli. Aksi durumda piyasaya sürülmüş gıda görünümlü maddeleri denetleyerek bir kazanç elde edemeyecek, halk sağlığını koruyamayacağız. Üstelik var olan karmaşık ortam daha da içinden çıkılamaz hâle gelecektir.

Yani gıda üreticileri yeni bir ürünü piyasaya sunmadan önce bilimsel komisyon tarafından onay almak zorunda olacak. Amaç, tüketicilerin güvenli olmayan ürünlerden korunmasını sağlamak. Doğru bir adım fakat bilimsel komisyon üyelerinin insani yaklaşımları ve gayretleri burada belirleyici rol oynayacak.

Peki, bu kadar önemli olan bu mevzu kimleri yakından ilgilendirecek? Başta gıda üreticilerini; ithalatçıları, perakende zincirlerini ve tabii ki tüketicileri…

Bir diğer ayrıntı da etiketleme ve kullanım talimatları. Bu konu artık daha titizlikle ele alınacak. Tüketici satın aldığı/alacağı ürün hakkında daha net ve aydınlatıcı bilgiye ulaşmış olacak.

Yeni dönemde üretim, denetim, izleme süreçleri sağlıklı şekilde takip altına alınırsa Türkiye “tüketici sağlığı” konusunu bir nebze de olsa garanti altına almış olacak.

 

İstikrar için sabır ve kararlılık şart!

Türkiye ekonomisi son iki yılda bir sarsıntı yaşadı; gıdadan tekstile, eğitimden konuta kadar hemen her sektörde korkunç artışlar oldu. Enflasyon oranları yavaşlama eğiliminde olsa da piyasalar hâlâ sıkıntılı. Sabır ve kararlılıkla bu olumsuzluğu bertaraf edebiliriz. Kalıcı ve akılcı politikalar geliştirerek yıkımın altından çıkabiliriz.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de “sabır” telkininde bulundu ve istikrara giden yolun sabır ve kararlılıktan geçtiğini ifade etti.

Ancak iyileşme denen olgunun ivedilikle tabana yayılması gerekiyor. Piyasalarda son tüketici iyileşmeyi hissetmeli; fiyatlar düşmeli, alım gücü artmalı ki insanlar bunun faydasını görsün ve yapılan açıklamalara inansın.

 

Boykot silahını sakın bırakma!

7 Ekim 2023'ten bugüne katil İsrail ordusu Filistin'i yakıp yıkıyor, Gazze'de ölüm kusuyor. Evet, tam 14 aydır Filistin halkı katlediliyor, insanlık soykırıma maruz kalıyor. Dünya seyrediyor; kimileri kınıyor, gözyaşı dökenlerimiz var. Eylemlerimiz tavsiyeden öteye geçemiyor!

Elimizde bir tek silah var o da boykot. Siyonist menşeli markaları ve onların ürünlerini almamak gibi bir silaha sahibiz. Buradan taviz vermek yok! Boykot yaşatır; bugün, yarın ve her zaman!

Bu hatırlatmayı neden mi yaptım?

Çünkü Gazzeli masumlar sadece bombalarla katledilmiyor, Gazzeli çocuklar açlıktan ölüyor! Gazze'de İsrail'in başlattığı katliamlarda bütün gıda sistemlerinin çöktüğü bilgisi geldi. İnsani koşullar her geçen gün daha da yok oluyor; tıpkı insanlığımız gibi!

Daha acı olanı ise bu açıklamayı Birleşmiş Milletler'in yapmış olması. BM Sözcüsü Stephane Dujarric, bölgedeki en büyük problemlerden birinin gıdaya erişim olduğunu açıklıyor. Gazze'de gıda güvenliği kalmadı. Beslenme şartları zorlaştı. İnsanlar yiyecek bir dilim ekmek bulamıyor.

Şartlar o kadar kötü ki ekmek yapacak un bulamıyor insanlar. Siyonist katillerin kara ve hava bombardımanı sebebiyle insani yardım çalışmaları aksıyor, yerel gıda sistemleri ise çökmüş vaziyette. Gıda yardımları yapılamıyor.

Mevcut durumun “İsrail'in Gazze halkını açlığa maruz bırakma politikasını etkili bir şekilde uyguladığını gösterdiğini” bizzat BM Sözcüsü Stephane Dujarric ifade ediyor.

Yapılacak en mühim iş Gazze’ye sahip çıkmak. Bunun için insani yardım faaliyetlerini desteklemeliyiz. Boykot ürünlerine yüz vermemeli; hatta yanından yöresinden bile geçmemeliyiz.

Değilse bunun hesabını veremeyiz!