Konumuz gıda fiyatları… Ramazan bereketi!... Fırsatçılık…
Vatandaşa nefes aldırabilmek adına, daha rahat bir hayat yaşayabilmesini sağlamak adına devlet bütün kurumlarıyla sahada. Tarım ve Orman Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Rekabet Kurulu, Et ve Süt Kurumu…Bütün kurum ve kuruluşlar seferber olmuş.
Konu gıda fiyatları olunca akla hemen fırsatçılar geliyor. Kim oldukları ve nasıl çalıştıkları bilinmesine rağmen bir türlü içimizden ayıklayamadığımız fırsatçılar. Bu fırsatçılık eylemi bir de “Ramazan bereketi” ile birleşince ortaya trajikomik olaylar çıkıyor.
Hatırlayanlar olacaktır. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Ramazan ayının hemen öncesinde perakende sektörünü kontrol altına alacak bir müjde vermişti. Neydi o müjde? Açılan yeni bir web sitesiyle 50 binden fazla ürünü bir havuzda toplayan fiyat karşılaştırma ve takip sistemi. Böylece fırsatçılara engel olunacak, fahiş fiyat uygulayan açgözlülere gem vurulmuş olacaktı.
Sayın Kacır’ın açıklamalarından sonra şahsen ben bile ümitlerimi tazelemiştim. Belki, neden olmasın!.. Zira proje esaslı, TÜBİTAK eliyle geliştirilmiş. Tam olarak https://marketfiyati.org.tr/ olarak adı ilan edilen site ile zincir marketlerdeki 50 bine yakın ürünün fiyatı tüm vatandaşların erişimine açık olacaktı. Oldu olmasına ya!..
İnternet sitesiyle; meyve, sebze, et, tavuk, balık, süt ürünleri ve kahvaltılık, içecek, temel gıda, temizlik ve kişisel bakım ürünleri başta olmak üzere birçok ürünün fiyatı anlık olarak karşılaştırılabilecek, en uygun fiyat ile biz vatandaşlar kazançlı çıkacaktık.
Peki çıktık mı?
Tam olarak başardık diyemeyiz! İşte size birkaç örnek…
İlk örnek ulusal perakendeciler. Toplumda “üç harfliler” olarak nam salan discount marketler Ticaret Bakanlığı’nın merceğine takıldı. Demek ki fahiş fiyat konusunda taşlar yerine oturmadı. Henüz rahat nefes alacak durumda değiliz; bir yerlerde birileri bir şeyler denemeye devam ediyor!
Mart ayı başında Rekabet Kurumu tarafından BİM’e, ‘yönetici kademesindeki bir çalışanın iş cihazından veri sildiğinin tespiti’ sebebiyle 1,3 milyar lira para cezası ile rekor ceza kesilmiş, BİM ise söz konusu ceza için Rekabet Kurumu'na itirazda bulunmuştu.
Sular durulmadı. Devamında ise Rekabet Kurumu, fahiş fiyatı önlemek üzere "perakende sektörüne yönelik" geniş çaplı bir soruşturma yürütmeye karar verdi. BİM, Migros, Şok ve Carrefoursa gibi Türkiye’nin en büyük zincir marketleri soruşturmanın muhatabı durumunda.
Bir diğer örneğimiz ise kırmızı et fırsatçılığı… Fırsatçıların bütün hile ve oyunlarına rağmen devlet dediğini yaptı ve kırmızı et fiyatlarını satın alınabilecek rakamlarda tuttu. Devamında ise bu ürünlere ulaşabilmeyi kolaylaştırmak adına Et ve Süt Kurumu ile PERDER çatısı altında toplanan yerel perakendeciler takdir edilecek bir anlaşmaya imza attılar.
Et ve Süt Kurumu, vatandaş ucuz et yiyebilsin diye radikal bir işe girişti. İstanbul ve Ankara’daki Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Perakendeciler Derneği (PERDER) üyesi hipermarketlerle bir anlaşma yaparak kıyma ve kuşbaşı fiyatlarını sabitlemişti. Mesela İstanbul'da Ramazan boyunca kıymanın kilogramı 379 liradan, kuşbaşı etin kilogramı da 399 liradan satılacaktı. Bunu yaparken de vatandaşa “tükendi” denilmeyecekti, “yok çekilmeyecekti”, insanlar “ucuz et” psikolojisiyle sıraya sokulmayacaktı.
Sıraya sokma ayıbını yaşamadık çünkü sıraya girecek ürün bulmakta zorlanıyoruz. Yani “tükendi” hastalığımız tekrar nüksetti! Hangi sebeple dersiniz? Kasaplar, lokanta ve restoranlar yüzünden. Bu küçük işletmeler marketlerdeki ürünleri toplu olarak alınca vatandaşa alabileceği kuşbaşı ve kıyma kalmıyor. Yani planlamada bir eksiklik var, aksaklık tamamen idari! Kimse kusura bakmasın. Vatandaş bütün aksamaları Recep Tayyip Erdoğanhükûmetine mal ediyor; “fırsatçılara göz yumuyor” deniliyor, “vurdumduymazlık”suçlamaları yapılıyor. Buradan idarecilerimize seslenmek istiyorum! Lütfen makamlarınızın hakkını verin, sorumluluk alın ve insanlara “varlık içinde yokluk” çektirmeyin!
Bütün bu aksaklıklar; problem köpürtücülerin, mevsimlik tesettürlülerin, kiralık meyhanecilerin ortaya çıkmasına sebep oluyor. Kâğıttan muhalefetle “cast ajanslarının” trafiğinde sıkışıklık oluyor! Daha dikkatli olunmalı; ürün yokluğundan kaynaklı sıkıntımız yok! Proje yoksunluğundan yana dertlerimiz var. Neyse!..
Geç olsa da bu yanlıştan dönüldü, “en fazla 2 kilo et şartı” getirilerek kriz şimdilik aşıldı. Sonrası? Şunun şurasında 3 yıl kaldı. 2028 yılından sonra Türkiye’de et sıkıntısı, et zammı, et ithalatı diye bir derdimiz kalmayacak.
Fahiş fiyat artışlarının olmaması konusunda alınan tedbirler çok önemli. Zira konu vatandaşın cebi, midesi, kalbi… Zaman, vatandaşın elini kolunu bağlayan zincirleri kırma zamanı. Türkiye’nin umutları uygulanacak istikrarlı politikalara bağlı!