Suriye’de muhaliflerin hızla ilerleyerek her gün yeni bir bölgeyi rejim güçlerinden kurtarması ve haritanın aleyhine sürekli değişmesi Esed yönetiminin yeniden ayağa kalkmasını imkânsız hâle getirmişti.
Şam’da rejim değişikliği artık an meselesiydi.
Beklenen haber dün seher vakti geldi.
Suriye ve tüm bölge yepyeni bir şafağa uyandı.
Sabah namazının ardından camilerden tekbir sesleri yükseldi.
İstanbul’daki Fatih Camisi’nden tüm dünyaya yansıyan görüntüler acıları ve sevinçleri paylaşan Türklerin ve Suriyelilerin kardeşliklerinin üç beş ırkçı çapulcu tarafından sarsılamayacak kadar güçlü olduğunu gösteriyordu.
Zulüm, kan ve gözyaşı dolu kapkara bir dönemin kapanışına, tarihî anlara şahit oluyoruz.
Esed diktatörlüğü devrildi.
Baas rejiminin gayrimeşru çocuğu bölücü terör örgütü için de yolun sonu göründü.
Daha düne kadar şebbihayla birlikte katliamlar gerçekleştirilirken; haince katledilen Suriyeliler, devrimciler tır kasasına doldurulup caddelerde dolaştırılırken bugün rejimin devrilmesinden pay çıkarılmaya çalışılması boşuna.
Örgütün hainliğini bizim gibi Suriyeliler de çok iyi biliyorlar ve eminim ki ülkelerini bölünmeye götürecek projelere izin vermeyecekler.
PKK/YPG’nin Suriye’de rejimin de desteğiyle kontrolü altında tuttuğu bölgelerin çoğunda demografik yapı örgütün aleyhine.
Öte yandan, Suriyeli devrimciler için asıl savaş şimdi başlıyor ve o savaşın da rejimi devirmek için verilen mücadele kadar çetin olacağı kesin.
Bu mücadele Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruma ve bölünmesine engel olma, iç savaşa sürüklenmesine izin vermeme, halkın özgür iradesinin hâkim olduğu ve tüm kesimlerin barış içinde bir arada yaşadığı bir ülke inşası için verilecek.
Mısır’da Hüsnü Mübarek’in, Yemen’de Ali Abdullah Salih’in, Tunus’ta Zeynel Abidin Bin Ali’nin ve Libya’da Muammer Kaddafi’nin devrilmesinden sonra yaşananlar Suriyelilere ders olmalı.
Devrik rejim kalıntıları ve karşı devrim cephesi asla boş durmayacak.
Rejimin cezaevlerinden salıverdiği DEAŞ üyeleri yine muhalifleri hedef almaya ve dışarıdan müdahalelere zemin hazırlamaya kalkışabilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da belirttiği gibi, “Suriye tüm etnik, mezhebî ve dinî unsurlarıyla Suriyelilerindir” ve “Kendi ülkesinin geleceğine karar verecek olan da Suriye halkıdır”.
Ancak diktatör Arap rejimlerinin Suriyeli politikacıları ve grupları satın almak, Hafter ve Hmiditi benzeri şahsiyetleri desteklemek için kesenin ağzını açacağını unutmamak gerekiyor.
Düne kadar Beşşar Esed’i kırmızı halıyla karşılayanları yarın muhaliflerle diyalog kurup sürece müdahale etmeye çalışırken görürseniz şaşırmayın.
Yapmayı beceremeseler de yıkmayı iyi bilirler.
Suriyeli devrimciler yıllardır verdikleri mücadele sonucu sahada kazandıklarını masada kaybetmemeli, devrimin kazanımlarını korumalılar.
Kurulacak yeni dengelerin Türkiye aleyhine olmaması için Ankara da dikkatli olmak zorunda.
Arap aşiretleri PKK/YPG’yle birlikte hareket etmeye ikna eden ülkelerden, bölücü terör örgütünü muhaliflerle uzlaştırmak isteyenler çıkacaktır.
Devrimin başından bu yana Suriye halkına en büyük desteği Türkiye verdi.
Toprak bütünlüğüne sahip, güvenli ve istikrarlı bir Suriye’nin inşası için önümüzdeki kritik süreçte de o destek artarak devam etmeli.