Suriye halkının katil Baas rejiminden ve Esed ailesinden kurtulup özgürlüğüne kavuşmasına sevinirken İsrail’in Gazze Şeridi’nde devam eden katliamlarını unutmuş değiliz.

Suriye’den gelen sevindirici haberleri anbean izlerken Gazze Şeridi’nde ateşkes sağlanması için harcanan çabaları da takip etmeye çalışıyoruz.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan geçenlerde Katar’ın başkenti Doha’da Hamas liderleriyle bir araya gelerek Gazze Şeridi’ndeki son durum ve ateşkes konusundaki gelişmeler hakkında bilgi aldı.

Ardından Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurrahman Al Sani, Doha’nın Gazze Şeridi’nde ateşkes ve esir takası için yürütülen müzakerelerdeki ara bulucu rolüne döndüğünü açıkladı.

Katar geçen ay “tarafların müzakerelere iyi niyetle yaklaşmadıklarını” söyleyerek ara buluculuk rolünü askıya aldığını duyurmuştu.

Katar’ın ara buluculuk rolüne geri dönmesinden de anlaşılacağı gibi ateşkes müzakerelerinde olumlu yönde hareketlenmeler var.

Müzakerelerin diğer ara bulucusu Mısır, ateşkes için Hamas’a bir öneri sundu.

Ateşkes müzakerelerinin en önemli başlıklarından biri, savaş bittikten sonra Gazze Şeridi’nin kimin tarafından yönetileceğiyle ilgili.

İsrail ve koruyucusu ABD, Hamas’ın yönetimden uzaklaştırılmasında ısrarlı.

Mısır’ın önerisinde savaş bittikten sonra Gazze Şeridi’nin bağımsız isimlerden oluşturulacak bir “toplumsal destek komitesi” tarafından yönetilmesi teklif ediliyor.

Hamas heyeti Kahire’de Fetih heyetiyle yaptığı görüşmelerin ardından Mısır’ın önerisini kabul ettiğini açıkladı.

Bu açıklama Gazze Şeridi’nde ateşkes umudunu canlandırdı.

Hatta esir takası için isim listelerinin hazırlandığına dair haberler gelmeye başladı.

Ancak Mahmud Abbas’ın “toplumsal destek komitesi” kurulması önerisini “bölünmüşlük hâlini güçlendireceği” gerekçesiyle reddettiği söyleniyor.

Abbas’ın öneriyi neden kabul etmediğini anlamak zor değil.

Birincisi, kurulacak komitenin -bağımsız isimlerden de oluşsa- Hamas’ın etkisi altında kalacağını düşünüyor ve Gazze Şeridi’nin yönetiminin kayıtsız şartsız kendisine bırakılmasını istiyor.

İkincisi, işgal güçlerinin Gazze Şeridi’nden tamamen çekilmesi konusunda net taahhüt içermeyen öneriyi kabul eden Hamas’ın daha çok taviz vererek teslim bayrağı çekmesini bekliyor.

Abbas, Gazze Şeridi’ndeki durumun ve bölgesel koşulların Hamas’ın aleyhine olduğunun farkında.

Hizbullah’ın Lübnan cephesinde İsrail’le imzaladığı ateşkes anlaşmasının ve Suriye rejiminin devrilmesinin Hamas’ın lehine olmadığını biliyor.

Sednaya başta olmak üzere Suriye’deki cezaevlerinden gelen görüntülerin utancı Esed diktatörlüğünü ayakta tutmak için savaşan “Direniş Ekseni” bileşenlerinin hepsine yeter de artar.

Ne yazık ki Filistinli direniş grupları son dönemde o eksene gereğinden fazla angaje olmuştu ve Suriye rejiminin katliamlarına doğrudan iştirak eden İran’a ve mezhepçi proxy örgütlerine övgüler yağdırıyorlardı.

Abbas da şimdi direniş gruplarının bu stratejik hatasını kullanma peşinde.

Bu durumda Gazze Şeridi’nde ateşkes ve esir takası anlaşması imzalanabilmesi için iki seçenek kalıyor.

Ya Hamas Gazze Şeridi’nin Abbas tarafından yönetilmesine razı olacak ya da Mısır Abbas’a baskı yaparak geri adım atmasını ve öneriyi kabul etmesini sağlayacak.