Baştan söyleyeyim; terör örgütü PKK/YPG ve sivil ayağı olan siyasi partiler Kürt halkının temsilcisi değillerdir. Çünkü Kürtler, Müslümandır ve Türk halkının kadim kardeşleridir. İslam dinine de Türk kardeşlerine de zarar verecek işlerin içinde olmazlar, olamazlar.

PKK/YPG ve siyasi partileri, emperyalist ABD’nin; ABD de soykırımcı İsrail’in taşeronudur. Dolayısıyla PKK/YPG ve siyasi ayakları, İsrail’e hizmet eden taşeronlardır. Bunlar soykırımcı İsrail’in arzımevut masalındaki mutlu sona ulaşmak için kullandığı aparatlardır.

ABD/İsrail’in bugün Suriye’de Kürtlerin temsilcisi olarak bu terör örgütünü kabul ettirme ısrarı beyhude bir çabadır.

PKK/YPG ve örgütün siyasi ayağı olan partiler, yıllardır dikkatli bir stratejiyle İsrail’le bağlantı ve ilişkilerini gizlediler. Çünkü bunu yapmasalardı, terör örgütünün siyasi ayağı durumundaki partilerin hedef kitlesi olan Kürtlerden oy alamaz ve dağa götüreceği çocukların ailelerinin direnişiyle karşılaşırlardı.

Peki, biz PKK/YPG ve siyasi ayaklarının İsrail’e hizmet ettiğini bugün mü öğrendik? Biz bunu yeni öğrenmedik ama toplumumuzun büyük bir kesimi maalesef yeni yeni öğreniyor!

Eski HDP Eş Başkanı Sezai Temelli, 2019’da Mardin’in Kızıltepe meydanında, “Buralar vadedilmiş topraklar. Musa, bütün ömrünü bu toprakları arayarak geçirdi.” diyerek İsrail’in emellerine hizmet ettiklerini açıkça ilan etmişti.

Temelli, halkın anlayacağı dille şunu söylüyordu; “Bu topraklar Kürdistan değil, Allah’ın Yahudilere vadettiği ‘Büyük İsrail’ topraklarıdır. Biz de Kürdistan’ı kurmak için değil, Büyük İsrail’i kurmak için mücadele ediyoruz.”

KUDÜS’Ü KURTARACAK OLAN ORDUNUN İÇİNDE KÜRTLER DE OLACAK

Bugün soykırımcı İsrail’in, Suriye’nin kuzeyini işgal eden ‘PKK/YPG’ye dokunmayın’ hezeyanının sebebi, PKK/YPG’nin Suriye’den çıkarılması durumunda Türkiye topraklarındaki hedeflerinden uzaklaşacak olmasıdır. Şam’a 25 kilometre yaklaşan İsrail’i sürecin kazananı olarak ilan edip ağlaşan içimizdeki Esedciler de İsrail de biliyor ki Türkiye, 900 kilometrelik sınırını PKK/YPG’den temizlediğinde sürecin asıl kazananı olacak.

Türkiye, İsrail’in terör örgütleri üzerinden kendisiyle komşu olmasından korkmaz ama İsrail, Türkiye’nin kendisiyle komşu olmasından korkmalıdır.

Türkiye’deki hedefi olan topraklara komşu olmayı hayal eden İsrail, bir anda Kudüs’le komşu olan Türkiye’nin “müttefiki” Suriye’yi karşısında buldu.

İsrailli bakanların “Kürtler doğal müttefikimiz. Kürdistan kurulmalı.” hezeyanları Kürtleri çok sevdikleri ve düşündükleri için değil; bu topraklar üzerindeki hayallerinin suya düşmesinden dolayıdır.

Kudüs fatihi Selahaddin-i Eyyubi’nin torunu olan Kürt halkı, Kudüs’ü işgal etmiş; Gazze’de soykırım yapmış terör devleti İsrail’in müttefiki olmaz, olamaz.

Kürtler, Bahçeli’nin Kudüs’ün fethi için gösterdiği hedefe yürüyecek olan ordunun en önemli unsurlarından biri olacaktır. Siyonist İsrail işgal ettiği Filistin’den, Kudüs’ten, Gazze’den sökülüp atılırken en önde savaşacak olan halklardan biri de Müslüman Kürtler olacaktır. Kurdukları ve destekledikleri terör örgütü PKK/YPG ve DEAŞ bunu engelleyemez.

Müslüman Türk, Kürt ve Arap halklarının ittifakı Şam’daki diktatörünüzü nasıl devirip özgür bir Suriye kurduysa aynı ittifak, Kudüs’teki soykırımcıları devirecek ve sadece İslam coğrafyasını değil, tüm dünyayı İsrail vampirinden kurtaracaktır.

Yazının başlığına da bir cevap vermek gerekirse Kürt halkı soykırımcı İsrail’in “müttefiki” değil, kadim düşmanıdır!