Zamanın sonsuz nehrinde bir yaprak gibi sürükleniyoruz.
Her birimiz, bu nehrin akıntısına kapılmış, bilinmeze doğru yol alan garip yolcularız.
Doğumumuz, nehrin kaynağına atılan bir taş gibi; hayatımız ise o taşın suda bıraktığı geçici izler…
Yaşadığımız her an, geçmişin engin denizine karışıyor; şimdiki zaman, parmaklarımızın arasından kayıp giden kum taneleri gibi akıp gidiyor; gelecek ise sislerle kaplı bir ufuk gibi gizemini koruyor.
İnsan, zaman karşısında ne kadar da çaresiz!
Güneşin altında eriyen bir buz kütlesi misali, her geçen gün, her geçen saat biraz daha tükeniyor.
Ölümden kaçtığını sanırken aslında ona doğru koşuyor.
Kendine yakıştıramadığı o kaçınılmaz son, alnına yazılmış bir kader olarak her nefeste ona daha da yaklaşıyor.
İnsan bunun ne kadar farkında?
Zaman, onu usulca ölüme taşıyor; ölümün ötesindeki sonsuzluğa hazırlıyor.
Geldi ve gidiyor.
Topraktan gelen, yine toprağa dönüyor.
İnsan kendini ölümsüz mü sanıyor?
Ölümden ve ötesinden bu kadar uzaklaşması, bu kadar yabancılaşması, sadece kendini kandırmaktan başka bir şey değil.
Zamanın dışına çıkılamaz ki!
Zamanın hükmüne boyun eğen her şey gibi, insan da eskiyor; yaşlanıyor ve en nihayetinde kaçınılmaz sona ulaşıyor.
Her gün, her hafta, her ay, her yıl… Hepsi birer birer geçip gidiyor.
Ömürler göz açıp kapayıncaya kadar tükeniyor.
İnsan dursa da zaman durmuyor.
Emredildiği gibi yoluna devam ediyor; geriye dönmeden, hiç aldırış etmeden akıp gidiyor.
Zamanı değerlendirebilenler ancak onunla birlikte değer kazanırlar.
Yaradan, insana verdiği değeri insanda görmek istiyor.
Ama insan kendi değerini ne de çok düşürüyor.
Tüm hırsları, tüm iddiaları, kıskançlıkları ve nefreti, gün gelecek toprak olacak; toprağa karışacak.
Geriye sadece yüreklerde bıraktığı sevgi, zihinlerde bıraktığı güzel hatıralar ve tabii ki iyilikler kalacak.
Halis niyetle, sadece ve sadece O'nun rızasını gözeterek yapılan iyilikler…
O hâlde zaman tarlasına iyilik tohumları ekmeli.
Öyle tohumlar ekmeli ki 1’e 700 versin.
Bereketli bir hasat için en verimli tohumları seçilmeli.
Burada, dünyada iken ekilmeli ki ahirette biçilebilsin.
Buradan gönderilmeli ki yarın karşımıza çıkabilsin.
Zamanla ölen insan, zamanda dirilmenin yolunu bulmalı.
Bedeni ölümlü olan, eylemleriyle ölümsüzleşmeli.
Çünkü zamanı değerlendiremeyen, değer kazanamaz.
Değer kazanamayan ise kayıptadır.
Kaybedenlerden olmamak için çeşme akarken testileri doldurmak gerek.
Zamanın kum saati, her birimiz için geri sayım yapıyor.
Bu kısacık ömürde, sonsuzluğu kazanmak için zamanı en güzel şekilde değerlendirmeli, ebedî hayatımıza yatırım yapmalıyız.
Ölümlü bedenimizi, ölümsüz amellerle taçlandırmalıyız.