Batı demokrasileri, liderlerini bürokratik yönetici durumuna düşürdü. En kötü sınavı ise Avrupa Birliği veriyor. Ekonomik birlikten siyasi birliğe geçen ve yönetimi bürokratlara bırakan Avrupa devletleri ülke yönetimlerini küçültürken birlik te güçlü yönetim mekanizması oluşturamadı. Bunun en müşahhas örneğini Ukrayna krizinde görüyoruz. Güçlü bir liderlik sergileyen tecrübeli devlet adamı Vladimir Putin adım adım eski Sovyet Devleti’ni kurmaya doğru gidiyor. Bu genişleme karşısında Batı ülkelerinin tavrı trajikomiktir. Putin, Ukrayna’nın topraklarını işgal kararı alıyor ve devletin varlığını tarihi gerekçelere bağlayarak yok sayıyor. Bu durum karşısında Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa ekonomik yaptırımdan söz ediyorlar. Ancak bunu da net bir dille açıklayamıyorlar. Açıkçası işgal karşısında ne tavır takınacaklarına dair bir kesinlik yok. Amerika, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal edeceğine dair sürekli tarih açıklamaları yapıyor. Sanki devlet değil haber servisi yapan ajans merkezi gibi davranıyor. Almanya, Rusya’dan aldığı doğal gaz nedeniyle baştan askerî bir çözüme yanaşmayacağını ifade ederek Batı bloğunu zaten çökertmişti.
Peki, ekonomik yaptırımlar bir işe yarar mı? Çok fazla bir işe yarayacağını sanmıyorum. Çünkü Rusya petrol ve doğal gaz zengini bir ülkedir. Avrupa Rus doğal gazı ile ısınıyor. Gaz kesilecek diye ödleri kopuyor. Ukrayna kendiliğinden teslim olsa adeta bayram edecekler. Türkiye’nin nüfus olarak yaklaşık 2 katı, coğrafi olarak 20 katı büyüklüğündeki Rusya’nın ekonomik büyüklüğü ise Türkiye’nin 2 katıdır. 145 milyonluk ülkede yaklaşık 30 milyon Türk kökenli insan da yaşamaktadır. Rusya ekonomisinin büyük kısmını petrol, doğalgaz ve madenler oluşturmaktadır. Nükleer güce sahip olması da Putin’i kabadayı yapmaktadır. Türkiye ile yapılan ticaret hacmi de 30 milyar civarında, bunun büyük kısmı Rusya’dan aldığımız petrol ve doğalgaz oluşturmaktadır. Bu nedenle Rusya’ya karşı ticarette büyük açık veriyoruz.
NATO’da iki ileri bir geri söylemlerde bulunarak Rusya’yı cesaretlendiriyor. Bu tavırlarıyla Rusya’ya resmen ‘bizden bir halt olmaz, sen bildiğini yap” diyorlar. Kırım ve Osetya’nın parçala yönet taktiği ile Ukrayna’dan koparılmasından sonra doğu bölgesinin de Rusya tarafından bağımsız devlet olarak tanınması önemli fakat alışıldık bir mesele. Bundan sonra Rusya’nın o bölgeleri kendisine bağlayacağına şüphe yok. Çok basit, açık ve net bir tavır sergiliyor, Putin.
Putin, Sovyet döneminde Doğu Almanya’da ajan olarak göreve başlıyor. Sovyet döneminde KGB ajanı, Rusya döneminde ise kurulan istihbarat teşkilatının başına getiriliyor. Sonra yönetim kademelerinde hızla ilerleyerek Rusya’nın başbakanı ve başkanı olarak uzun yıllardır devleti yönetiyor. Rusya içinde keskin bir politika izleyerek her türlü muhalifi susturdu. Sovyet döneminde bağlı olan ülkelerle yakından ilgilendi. Onları yine Rusya’nın bir parçası yapmak için farklı yaklaşımlar sergiliyor. Kazakistan olaylarında bunu gördük. Putin, Rus çarları gibi “imparatorluk rüyası” görüyor ve bunun için ne gerekiyorsa yapıyor.
Tarihî olarak en uzun süreli inişli çıkışlı ilişkiler yaşadığımız Rusya’da yaşanan her gelişme bizi yakından ilgilendiriyor. Milyonlarca soydaş ve dindaşımızın yaşadığı bu ülkeyi sürekli gündemimizde tutmalıyız.