ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’a gönderdiği tehdit mektubunun ardından Washington ve Tahran arasında Umman’ın başkenti Maskat’ta başlayan müzakerelerin ikinci turuna İtalya’nın başkenti Roma’nın ev sahipliği yapacağı açıklandı.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi de 19 Nisan’da yapılacak müzakerelerin Umman yerine başka bir yere taşınabileceğini ancak Maskat’ın ara buluculuk rolünü sürdüreceğini ve görüşmelerin dolaylı devam edeceğini öne sürdü.

Bekayi, müzakerelerin dolaylı olarak devam edeceğini iddia etti ancak Maskat’taki ilk turun tam anlamıyla dolaylı olduğunu söylemek güç.

Heyetler arası dolaylı müzakerelerin ardından ABD Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi’nin yaklaşık 45 dakika baş başa görüştüğü medyaya yansıdı.

Roma’daki görüşmede de ABD ve İran heyetleri ile ara bulucu Umman heyetinin “aynı odada” bir araya gelebilecekleri ifade ediliyor.

Müzakerelerin yüz yüze ya da dolaylı olmasından daha çok savaş ihtimalini ortadan kaldıracak bir sonuca ulaşılıp ulaşılamayacağı önemli.

Pazarlıklarda ABD tarafı “sopa” gösterirken Trump’ı kızdırmaktan mümkün olduğunca kaçınmaya çalışan İran tarafı ise istediğini elde etmek için “havuç” kullanma eğiliminde.

Son günlerde Trump’ın iş adamı zihniyetine sahip olmasından yararlanmayı planlayan İran’ın ABD’ye 4 trilyon dolar yatırım teklif edeceğine dair bir iddia gündemdeydi.

İran rejimine yakın eski diplomat Emir Musevi’ye katıldığı bir televizyon programında bu iddia soruldu.

Musevi rakamın “daha büyük” olduğunu ve anlaşma sağlanması hâlinde Amerikan şirketlerinin İran’da iş yapabileceklerini söyledi.

ABD Başkanı, Suudi Arabistan’ın ülkesine 1 trilyon dolar yatırım sözü verdiği için ilk yurt dışı ziyaretini Riyad’a yapacağını açıklamıştı.

Beyaz Saray da Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) 10 yıl içerisinde farklı alanlarda toplam 1,4 trilyon dolarlık yatırım taahhüt ettiğini duyurmuştu.

Petrol zengini Arap ülkelerinin Trump’ın gönlünü kazanmak için yarış içinde olmaları normal karşılanmıştı ancak ABD’yi yıllardır “Büyük Şeytan” olarak tanıtan İran’dan yarışta herkesi geride bırakacak böyle bir adım beklenmiyordu.

Telaffuz edilen rakamların ne kadar gerçek olduğu bir yana, İran’ın savaştan kaçınıp nükleer programını korumak ve atom bombasına sahip olmak için her şeyi yapmaya hazır olduğu anlaşılıyor.

Tahran’ın millî menfaatleri uğruna ilk sattığı da proxy örgütler oldu.

Umman’daki ilk tur müzakereler iki tarafın yetkilileri tarafından “olumlu ve yapıcı” olarak niteleniyor.

Ancak rakam ne kadar büyük olursa olsun, İran’ın yatırım teklifinin Trump’ı ikna edebileceği şüpheli.

ABD Başkanı, önceki gün El Salvador Devlet Başkanı Nayib Bukele ile görüşmesi sırasında yaptığı açıklamada, “İran bizi oyalıyor.” dedi.

Tahran’ın atom bombasına sahip olma hayalinden vazgeçmek zorunda olduğunu ve gerekirse İran’ın nükleer tesislerini vurabileceklerini söyledi.

Witkoff ise artık İran’dan nükleer programını tamamen durdurmasının talep edilmediğini, sadece uranyum zenginleştirmeyi yüzde 3,67 seviyesinde tutmasının istendiğini açıkladı.

Anlaşılan o ki; Trump yönetimi hem İran’ı atom bombası yapmaktan alıkoyacak hem de parasını alacak bir ara formüle yeşil ışık yakıyor.