İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu Washington ziyaretinde Türkiye’nin Suriye’deki askerî varlığını ABD Başkanı Donald Trump’a şikâyet etti ve Türkiye’yle çatışmak istemediklerini söyleyerek Trump’tan yardım istedi.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın açıkladığı gibi Türkiye de Suriye’de İsrail ile veya bir başka devletle çatışma yanlısı değil.

Dolayısıyla istenmeyen bir çatışmanın yaşanmaması için ABD’nin yanı sıra her iki ülkeyle iyi ilişkilere sahip Azerbaycan veya Macaristan’ın ara buluculuğunda tarafların görüşüp konuşarak belli konularda anlaşması bekleniyordu.

Nitekim bu yönde ilk adımların atıldığı, Türkiye ve İsrail’in çatışmasızlık mekanizması için Azerbaycan’da görüştüğü medyaya yansıdı.

İsrail heyetini taşıyan uçağın Türk hava sahasını kullanmasına izin verilmediği ve uçağın Yunanistan, Bulgaristan ve Rusya üzerinden Bakü’ye ulaşabildiği öğrenildi.

İsrail’den yapılan resmî açıklamaya göre, her iki taraf da beklentilerini ortaya koydu ve görüşmelere devam edilmesi kararlaştırıldı.

Fakat henüz anlaşma sağlanmış değil.

Suriye hava sahasını dilediği gibi kullanmak isteyen İsrail, sınırlarına yakın bir bölgede Türkiye’nin askerî üs kurmasına da karşı.

Yediot Aharonot gazetesi birkaç gün önce İsrail’in Türkiye’ye “Suriye’de nüfuz alanı paylaşımı” teklif etmeye hazırlandığını yazdı.

Netanyahu hükûmetine göre Suriye’nin kuzeyi Türkiye’nin, güneyi İsrail’in, sahil bölgesi Rusya’nın ve petrol zengini batı bölgesi ABD’nin nüfuz alanı olmalı.

Ancak böyle bir önerinin Ankara tarafından kabul edilmesi mümkün değil.

Birincisi, bu öneri Suriye’nin bağımsız ve egemen bir devlet olduğu gerçeğini, Suriye halkının özgür iradesini yok sayıyor.

İkincisi, önerinin kabul edilmesi hâlinde bir sonraki adımın ülkenin bölünmesi olduğu kesin ve Suriye’nin toprak bütünlüğü Türkiye’nin millî güvenliği için hayati öneme sahip.

Türkiye’nin İsrail’e güvenlik konusunda verebileceği güvence, saldırıya uğramadığı müddetçe çatışma niyetinde olmadığını bildirmekten ibaret.

Ankara, Suriye topraklarından İsrail’e herhangi bir saldırı olmamasını garantilemenin yolunun da Şam’dan geçtiğini söylüyor ve “Suriye isterse İsrail ile çatışmasızlık anlaşması yapabilir” diyor.

Bunun için Suriye-İsrail ilişkilerinin normalleşmesi ve tarafların doğrudan görüşmesi gerekmez.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın ziyaret etmeye hazırlandığı Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi üçüncü bir ülke aracılığıyla anlaşma sağlanabilir.

Uluslararası ve bölgesel koşullar tarihî bağlara ve ortak çıkarlara sahip iki komşu ülke olarak Türkiye ve Suriye’nin her alanda yakın iş birliği içinde olmalarını gerektiriyor.

Ankara ve Şam arasında imzalanacak anlaşmalar, Türkiye’nin Suriye’deki askerî varlığı ve Suriye’nin neresinde üs kurup kurmayacağı İsrail’i ilgilendirmez.

İsrail basınına açıklama yapan ve adını açıklamak istemeyen kaynağın Türkiye’nin Suriye’de üs kurmasının kendileri açısından “kırmızı çizgi” olduğunu söylemesi ve Ahmed eş-Şara başkanlığındaki yönetimi buna izin vermesi hâlinde kendisini tehlikeye atacağını öne sürerek tehdit etmeye kalkışması boşuna.

İsrail’in karşısında tehditle ve şantajla korkutabileceği liderler yok.

Netanyahu ve adamları bunu hâlâ öğrenemedilerse bile çok yakında anlamaya başlarlar.