İnsanın insanda hatırı vardır be kâri ya da olmalı. Hatır bilmek önemli haslet. Hem de hakikaten çok önemli. “İnsan bu dünyada en ziyade insan biriktirir” demiştim sana daha önce. Benden evvel de bunu söyleyenler olmuştur muhakkak. Ve sana itiraf edeyim ben bu meselde çok müsrifim. Kırmaktan korktuğumdan belki ya da her biriktirdiğim, hatırını bildiğim insanı dert ettiğimden, acısını çektiğimden az insan biriktirmeyi bile isteye tercih ediyorum. Ama ne tuhaf çoğu zaman bunun için de acı çekiyorum. Lakin yine de hatır bilen insanlar gördükçe bir kez daha inanıyorum insanın “güzel fıtrat” üzere yaratıldığına. Şunu da biliyorum ki hatırı bilmeyen, vefadan anlamayan insanlar da var. Bizden evvel bu dünyaya gelmiş ve göçüp gitmişlerin sözüne bir kez daha itibar ediyorum. Zira “Vefa, İstanbul’da bir semtin adıdır sadece” demiş onlar. Hakları var.

Bir de “hatıra” var aynı kökten gelen. İnsana hatırını bildiği, sevdiği, kıymet verdiği birilerini hatırlatan her ne varsa o işte… Ben kendi namıma söyleyeyim ki sevdiklerimden hatıra diye ne sakladığımı bilmiyorum. Ve gıpta da ediyorum bile isteye hatıralar biriktirenlere. Ne bileyim benim bir fotoğraf albümüm yok mesela, çok sevdiğim yazarlara kitaplar imzalatıp saklamıyorum ya da “Beni hatırla” diye bana verilmiş bir şeyler varsa bilmiyorum neredeler. Zira daha evvel bir kitabımda belki de şöyle demiştim. Biri gelip de yıllar sonra karşılaştığı bir dostuna şöyle sormuştu:

-“Hatırladın mı beni?”

-“Hayır” diye cevap vermişti diğeri ama devam da etmişti “Hatırlamadım. Zira hatırlamak için önce unutmak gerekir, ben hiç unutmadım ki…”

Sen ne biriktirirsin kâri? Sevdiğin insanları neyiyle hatırlarsın? Neyi saklarsın? Bir fotoğraf mı? Bir kâğıt belki, mektup? Ya da başka herhangi bir şey?

Nefes saklar mısın mesela? Evet, evet “nefes”

Ben bugün ufacık bir yazı okudum, kısacık ve aslında hatıranın ne olduğunu ne olabildiğini ve ne anlama geldiğini anladım. Hatıra olsun diye nefes saklayan biri… Biliyorum böyle söyleyince tuhaf geliyor. Ama okuduğum o kısacık yazıyı olduğu gibi aktarayım buraya yoksa benim istidadım anlatmaya yetmeyecek.

Evde şehidin beş yaşındaki kızıyla karşılaştım. Elinden düşürmediği mavi bir balon vardı.

-“Beraber oynayalım mı?” dedim.

-“Olmaz, patlarsa ölürüm” dedi.

-“Patlarsa ben sana bin tane balon alırım” dedim.

-“Olmaz” dedi “Onu babam şişirmişti, içinde onun nefesi var…”

Nasıldı o söz? “Babanın gölgesi yeter” miydi? Yoksa nefesi mi?

Sen ne biriktiriyorsun kâri? Gözyaşı mı?