Payitaht İstanbul’dan sancak Kudüs’e kaç günde, nasıl gidilirdi? Navigasyondan baktım. Şu an araçla 23 saat, yaya 12 gün, uçakla 4 saat 30 dakika gösteriyor. O zamanın yol şartlarını da dikkate alırsak İstanbul’dan çıkan bir kervan iki haftada Kudüs’e varırdı. 400 yıl önce din, dil, ırk ayrımı yapmadan hayat ve yollar herkes için güvenli idi. Artık İstanbul’dan Kudüs’e yürümek fiziken kolay olmadığı gibi işgal altındaki topraklara girmek de zor.

Güzel günler geri gelsin diye “Özgür Filistin” için 2025’in ilk günü İstanbul’da Galata Köprüsü’nde cem olduk. Galata Köprüsü’nün bulunduğu Haliç’ın kıyılarında ve sırtlarında bulunan tarihî camilerde sabah namazında buluştuk. Yılın ilk günü hem kulluk vazifemizi ifa etmek hem de özgür Filistin için şahitlik etmek üzere yollara düştük. Herkes yılbaşını kendi hayat ekseninden değerlendiriyor. Kimileri için geçmişi unutmanın yılı, Hristiyan âlemi için Hz. İsa’nın doğum yıl dönümü; kimleri için geçmişin muhasebesi, geleceğin planı; kimileri için ise bir sonraki gün olarak ifade edilebilir.

İki yılbaşıdır, yılın ilk günü benim için Filistin ve dünya mazlumları adına dua günü oldu. Sabah namazını Süleymaniye, Sultanahmet, Ayasofya, Yeni Cami gibi selatin camilerinde kıldıktan sonra dualar ve tekbirlerle Galata Köprüsü’ne yürüdük.

Sabah namazını Ayasofya’da kılıp oradan yürümeye niyetlendim ama trafik çok yoğun olduğu için namazı Süleymaniye Camisi’nde oldukça kalabalık bir cemaatle eda ettik. Her yaştan insan camiyi doldurmuştu. Aklıma Yahya Kemal’in “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” şiiri geldi. Üstat abidevi şiirinde “Tanrının mabedi her bir tarafından doluyor/ Bu saatlerde Süleymaniye tarih oluyor.” diyordu.

Hakikaten tarih tekerrür ediyor… Namazdan sonra Türk ve Filistin bayrakları, ilginç sözler yazan el afişleri, dua ve tekbirlerle Galata Köprüsü istikametine yola çıktık.

Yürüyenlerde vakarlı bir duruş ve hüzünlü bir eda gördüm. Özellikle genç kızların programa yoğun bir şekilde rağbet etmesi dikkatimi çekti. Rüstem Paşa Camisi tarafından köprüye yaklaştığımızda Ayasofya ve Yeni Cami’den gelen topluluklarla karşılaştık.

Galata Köprüsü çoktan dolmuştu. Köprünün ortasına kocaman bir Türk ve Filistin bayrağı yerleştirilmişti. Bayrakların yanında “Gazze’de Soykırımı Durdurun”, “Stop Genocide in Gaza” sloganları vardı. İstanbul’un orta yerinde Haliç’in gerdanlığı bir kez daha tarihe şahitlik ediyordu. Serde kameramanlık var ya; bir de katılımı daha geniş açıdan göreyim diye İstanbul Ticaret Odamızın terasına çıktım. Oradan, farklı açılardan hem İstanbul’un görüntüsü hem de katılımcıların yoğunluğu fotoğraf anlamında çok görkemliydi. Bu anlamlı yürüyüş Millî İrade Platformu tarafından organize edildi. Emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.

Böyle büyük organizasyonların en önemli sıkıntısı sesin geniş kitlelere sorunsuz ulaştırılmasıdır. İlk defa bu kadar temiz ve net bir sesle hitap edenleri dinledik. Yaklaşık 500 bin kişinin katıldığı bu büyük protesto bazı aykırı tipleri de huylandırdı. Abur cubur, ipe sapa gelmez yorumlar okudum. Atalarımız ne güzel ifade etmiş: “İt ürür kervan yürür.” İstanbul’dan sesimiz arşa yükseldi, dünyaya ulaştı. İnşallah tez zamanda özgür Filistin’in başkenti Kudüs’te, Ramallah’ta, Gazze’de yılbaşında sabah namazında buluşur, “şükür mitingi” yaparız. Ya nasip…