Cumhur İttifakı, Türkiye’ye musallat edilmiş terör sorununu bitirmek için ince ince düşünülmüş, her adımı hesaplanmış ve tüm detayları planlanmış bir çalışma yürütüyor. Devlet, terör örgütünün “önderi” olduğu iddia edilen Öcalan’ın örgüte silah bırakma çağrısı yapmasını istiyor.

Devlet ile Öcalan arasında aracı olan DEM Parti, İmralı’ya ilk ziyaretini yaptı. Öcalan’ın; “Silah bırakma çağrısı yapabilirim ve buna muktedirim.” mesajıyla dönen DEM, Meclis’te temsil edilen tüm partileri ziyaret etti.

DEM heyetinde yer alan Ahmet Türk’ün, Bahçeli hakkında “Çok samimiydi” açıklaması aslında devletin ve Bahçeli’nin terör sorununu çözmek için ne kadar samimi olduğunun göstergesi.

İçeride CHP, DEM ve Kandil’in; dışarıda ABD, İngiltere, İsrail, Almanya ve İran’ın örgütün silah bırakmasını istemediğini biliyoruz. Çözüm isteyen Türkiye ve Öcalan’ın karşısında çözüm istemeyen geniş bir cephe var.

Gelin, hep birlikte biraz eskilere gidelim…

HDP eski milletvekili Altan Tan’ın; “Kürt halkını, marjinal Türk solcularını Meclis’e taşımak için hamal olarak kullanıyorlar.” sözünü bir kenara not edin.

2018’de Tan’dan daha cesur bir çıkış yapan HDP eski milletvekili Hasip Kaplan; “HDP kurultayında Demirtaş’ın yerine sakın bir Türk göz dikmesin, benim naçizane önerim, herkes haddini bilecek.” dediğinde Altan Tan’ın bahsettiği radikal Türk solu, gök kubbeyi Kaplan’ın başına yıktı.

Demirtaş’ın yerine partinin başına Kürt kökenli birinin geçmesini isteyen Kaplan; “Bana bakın her türlü ırkçılar. Kürt halkının yüzde 11 oyunu alan bir partide, Kürt halkının yüzde 11 iradesine saygınız yoksa benim de binde bir iradenize saygım yok.” demişti.

Kaplan’ın “binde bir irade” dediği, Altan Tan’ın sözünü ettiği HDP’yi kontrol eden radikal Türk solcuları. Kaplan’ı “ırkçılık” yapmakla suçlayan partisi HDP’nin başına yine marjinal Türk solunu temsil eden Sezai Temelli getirildi.

Peki, eski defterleri karıştırıp bunları neden hatırlattım? Tan ve Kaplan’ın ortaya çıkardığı, DEM’i kontrol eden radikal solun bugünkü temsilcisi kim?

Kürt halkından oy alan DEM’in başında bugün yine bir Kürt yok. Radikal soldan transfer edilen Arap kökenli, kendisini feminist ve Alevi olarak tanıtan Tülay Hatimoğulları, DEM’in eş genel başkanı. İşte bu Hatimoğulları, bu süreçte Diyarbakır’dan devleti tehdit ederek “Barışı inşa edeceğiz ya da negatif yönde kırılmalar gerçekleşecek. Her yer Gazze olacak.” diyor.

Hatimoğulları bu “alçak” benzetme ile PKK ve DEM’i kontrol eden “asıl” gücün, örgütün silah bırakmasına karşı olduğunu ilan ediyor. PKK/YPG’nin İsrail Dışişleri Bakanı ile görüştüğü, İsrail’in terör örgütüne desteğini dünyaya ilan ettiği bir günde bunların söylenmesi aslında kimin ne olduğunu gösteriyor.

Katil Esed’in devrilmesini hazmetmediği anlaşılan, siyasi Arap Aleviciliği yapan Hatimoğulları, Kürt halkı adına değil, terörün patronları adına konuşuyor.

Kürt halkının en büyük sorunu, onlar adına her zaman “başkalarının” konuşmasıdır; Kürt olmayanların, Kürtlerin diniyle hiçbir ilgisi olmayanların onlar adına masaya oturmasıdır.

Kandil’de, Ankara’da, Washington’da ve Tel Aviv’de Kürt halkı adına her zaman radikal Türk solcuları ve siyasal Aleviciler konuştu. Kürt halkını temsil ettiğini iddia eden terör örgütünün de örgütün kurdurduğu siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinin de Kürt halkıyla hiçbir ilgileri yoktur. Bunlar Türkiye ile olan kavgalarında Kürt halkını ve çocuklarını maşa olarak kullanıyorlar.

Devlet, onları Kürt halkının temsilcileri oldukları için değil, elinde silah tuttukları için muhatap alıyor!