Dünyanın mahrumiyet yaşanan bölgelerinde çocuklar açlıktan ölürken, kadınlar ekmek bile bulamazken, milyonlarca insan açlıkla mücadele ederken bu yazıyı yazmak gerçekten çok zor.

Ama yazmak zorundayız, hatırlatmaya mecburuz! “İsraf etme!” diye uyarmak insani vazifemiz…

Gıda israfı gün geçtikçe artıyor, hem de hayatımızın her alanında...Biz nasıl bu hâle geldik?

Komşusu açken tok yatanın kendisinden olmadığını ilan eden bir inancın temsilcileri olarak buralara ne ara savrulduk?

Biz niye bu kadar bencilleştik? “Bana değmeyen yılan bin yaşasın.” kandırmacası bizi nasıl hipnotize etti?

Sorular, sorular…

Peki ya cevaplar!.. Esas mesele, bütün bu olumsuzluklar karşısında cevap bulabilmek.

Çünkü emeğimizi, alın terimizi, geleceğimizi çöpe atıyoruz. Bu sorumsuzca davranış şekli, bizi, ailemizi ve ülkemizi batıracak cinsten!

O zaman, “İsrafın önüne nasıl geçebiliriz?” sorusuyla başlayalım.

İsrafla mücadele, tohumu toprakla buluştururken başlamalı, sulama döneminden hasat sürecinekadarki aralıkta hayli titiz davranılmalı.

Demem o ki üretimden depolamaya, taşımadan pazarlamaya, işlemeden ambalajlamaya, satın alma politikalarından tüketime...Bu bir hassasiyet sürecidir. Mücadele zaman ve mekân ayırmadan devam etmelidir.

Ayrıca, gıda israfının önlenmesinde tüketim bilincinin öğretilmesi, tasarruf alışkanlıklarının kazandırılması büyük önem taşımakta. Sorumluluk, kanaat gibi kavramlar burada kilit rol oynamakta!

Peki, en fazla nerelerde israf yapılıyor?

Ev dışı tüketim diye tabir ettiğimiz restoran lokanta ve catering sektörü, gıda israfının en fazla yaşandığı alanlar olarak öne çıkıyor.

Perakende sektörü de israf konusunda kilit rol oynamakta. Hipermarketler, süpermarketler, bakkal ve büfeler israf konusunda sorumlu davranmalı.

Evlerde yapılan gıda israfı da azımsanmayacak derecede. Yapılan araştırmalara göre, gıda israfının en çok yapıldığı mekânların içinde evler de yer alıyor! En fazla çöpe atılan gıdaların başında ise ekmek geliyor. Ekmeği unlu mamuller, sebze ve meyveler takip ediyor. Evlere alınan her dört ekmekten biri her gün çöpe atılmakta.

Alırken, saklarken, pişirirken, tüketirken israfa ne kadar dikkat ettiğimizi sorgulamak zorundayız.Neden sorgulamalıyız?

Çünkü çöpe giden sadece gıdalar değil. Ailemizin huzuru, bereketi ve mutluluğunu da “sözde atık gıdalarla” beraber çöp konteynerine terketmiş oluyoruz!

Şu bilgiler insanı kendine getirmiyorsa durum tehlikeli boyutları aşmış demektir...

Dünya genelinde israfın en fazla yaşandığı coğrafyalara baktığımız zaman İslam inancına mensup insanların yoğun yaşadığı, açlık konusunda sıkıntıların çekildiği coğrafyaların önde olduğunu görüyoruz.

Bu gerçek, insanın içini acıtıyor!

Düşünsenize! Gazze’de minik bedenler açlıktan ölümün pençesinde kıvranırken Türkiye’de her gün binlerce ton gıda çöpe atılıyor!

Her yıl, dünyada üretilen gıdaların net olarak üçte biri israf ediliyor.

Dünyada üretilen sebze ve meyvelerin yüzde 45'i, hayvansal gıdaların da yüzde 20'si israf ediliyor!

Sıkı durun! Esas şok edici bilgi şimdi geliyor.

Türkiye'de her yıl, ortalama olarak 35 milyon ton çöp toplanıyor. Bu rakamların 15 milyon ton kadarı ise gıda!

Başka söze gerek var mı?

Sadece Türkiye’deki gıda israfını durdurarak ülke ekonomisine ve sosyal hayatımıza ne gibi katkılar sağlayabiliriz, varın siz düşünün…

Okullar, hastaneler, yurtlar, yollar, ilave sosyal destek imkânları… Neler yapılır neler! Belki çok iddialı olacak ama israfı durdurabilsek memlekette fakir kalmayacak!

Neyse!

Olur olmaz yerlerde “Nerede bu devlet?” diye höykürmeden önce “Ben neredeyim, insanlık için, ülkem için hangi sorumluluğu aldım?” diye kendisine sormalı insan.

Tekrar hatırlatmak istiyorum…

Güzel ülkemin güzel insanı!

Kendine gel!

İsrafa son ver.

Geleceğine sahip çık!