Amerikan Newsweek dergisi son kapağına, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Gazze kasabı, soykırım suçlusu Netanyahu’yu koymuş; fonda ise Suriye bayrağı var.
Dergiye göre Suriye, İsrail ile Türkiye arasındaki bir savaş sahasına dönüşmüş durumda. İki devlet arasında yakın bir gelecekte küçük çaplı da olsa silahlı çatışmaların olması kaçınılmaz.
Bu az çok bizim de gördüğümüz bir olgu. Ancak Amerikalıların dergi kapaklarına çıkarması, “sıcak senaryonun”, İsrail’in “büyük dostu” tarafından çoktan satın alındığı anlamına geliyor.
İsrail’in Suriye üzerindeki emelleri bilinmeyen şeyler değil. Şam rejiminin düşmesinin ardından ülke yönetiminin Türkiye’ye yakın güçlerin eline geçmesi, bu emelleri daha da acil ve keskin hâle getirdi. İsrail, Suriye’yi artık sadece tarihsel genişleme planının bir ayağı olarak değil, ulusal güvenliğine yakın bir tehdit olarak görüyor. Hamas’ı “Kuvayı Millîye” olarak niteleyen bir ülkenin dolaylı yolla da olsa gelip İsrail sınırına dayanması işgalci siyonistler için yeterince sinir bozucu.
Dürzi kartının sahaya sürülmesinin de YPG’ye çok açık destek verilmesinin de sebebi bu. Artık Suriye’de İran yok, Rusya yok, ABD de yakın bir gelecekte olmayacak. Bu yeni durum Türkiye için çok geniş bir hareket alanı anlamına geliyor. Tam da aynı sebepten dolayı kaygıları hızla artan İsrail, Suriye’nin içinde olmak istiyor.
Dürzi toplumu genel anlamda İsrail’e destek vermedi. YPG ise patronu ABD’nin bıraktığı boşluk ve Türkiye’deki gelişmeler yüzünden paralize olmuş hâlde. Bu esnada İsrail’in imdadına Nusayrilere yönelik katliam iddiaları yetişti. Hatay’da konuşan sözde Nusayri dedesi provokatörü anımsayın, Lazkiye için “İsrail’in korumasını istiyoruz” diyordu değil mi?
Şam yönetimi, Türkiye’nin de desteği ile bu tip komploları bertaraf etmeyi başardı. Ancak sahadaki tansiyon aslında hiçbir zaman düşmedi. Haberlere çok yansımasa da İsrail, Suriye’ye yönelik stratejik saldırılarını asla kesmedi. Stratejik diyorum çünkü saldırılar özellikle Türkiye-Suriye ilişkileri için önemli olan yerleri hedef aldı. İsrail, askerî üs planlanan bölgeleri vurarak aklınca Türkiye’ye mesaj vermeye kalktı.
SDG/YPG tarafında ise kafa karışıklığı ne düzeyde olursa olsun İsrail ile ilişkiler önemini hiç yitirmedi. Nitekim Newsweek’e konuşan üst düzey SDG yetkilisi de ne Türkiye’ye yönelik düşmanlığını gizliyor ne de İsrail’e yakınlığını…
Türkiye’nin Suriye’den vazgeçme ihtimali yok. Çünkü Suriye, artık bizim için bir iç mesele. Suriye’de kaybetmek Türkiye’yi de kaybetmek anlamına geliyor. Benzer bir durum İsrail için geçerli. Onlar için de Suriye’nin kaybı işgalci rejimin çökmesi anlamına gelebilir. Dolayısıyla onlar için de bizim için de bir hayat memat meselesinden söz ediyoruz. Topyekûn bir savaş değil belki ama düşük yoğunluklu bir dizi karşılaşma mukadder gibi duruyor.
ABD’nin sahada olmadığı bir senaryoda İsrail’in burnunu kırabilecek gücümüz var. Hatta ABD’nin sahada olduğu bir senaryo için de aynı şey geçerli. Ama ABD basınının yaklaşımından Amerika’nın sahaya inmeyeceği, tarafsız kalacağı anlaşılıyor.
Evet, pek konuşmuyoruz ama Türkiye, çok önemli ve kaçınılmaz bir mücadeleye, bir tür ölüm kalım savaşına hazırlanıyor. Anlayacağınız, yakında bakkalları, manavları boykot etmekle uğraşan çeyrek porsiyon muhalefetten daha önemli mevzularımız olacak.