Kalpten kalbe bir yol vardır görünmez…
Biz gördüklerinin ardında bir başka şey olduğuna, bildiklerinin de bilmediklerinden fazla olduğuna, “oldum” diyenlerin aslında ham olduğuna inanmış, öyle yaşamış ve öyle ölmüş adamların torunlarıyız kâri. Bizler güzel insanlar mıyız? Açıkçası bilmiyorum. Ya da en azından kendi adıma konuşayım; zannetmiyorum. Ama şunu iyi biliyorum ki güzel adamların torunlarıyız. En azından böyle inanıyorum.
Bugün bir arkadaşla uzun uzun konuşurken bir diğer taraftan beni tanımış olan ya da en azından konuşmamızdan ne ettiğimi ne ile meşgul olduğumu anlamış olan biri arkadaşımla muhabbetimize biraz da limon sıkıp;
– “Ben” dedi, sonra bilindik bir havayla gözlerini kısıp saçma, yersiz ve anladığım kadarıyla hak etmediği bir kibirle bakarak bize “Ben, görmediğime inanmam kardeşim” deyiverdi. Cevap vermek istemedim aslında. Gerek de görmedim. Hem daha evvel de söyledim “gafile kelam nafile kelamdır” diye. Ama dayanamadım sanırım
– “Ben inanırım” dedim. Sustum.
…
Böyle durumlarla ya da böyle adamlarla çok karşılaşıyorum aslında. İlk zamanlar ciddiye alıyor, kafama takıyor ve cevap vermek için çırpınıyorum. O zamanlardaki bu gayret ve teşebbüslerimden şunu anladım ki boşunaymış. Zira genelde size böyle gelenler cevap bulmak ya da bir cevap almak için değil sadece sormak ya da sormuş olmak için geliyorlar. Ama bu adama söylediğimi öyle aniden ve gayriihtiyari söylemedim. Gerçekten hissettiğimi ve daha evvel öğrendiğimi bir cümle ile anlattım aslında.
…
Şimdiye kadar çok şehir gezdim, az sayılmayacak kadar insan gördüm, türkülerim oldu ve şiirlerim… Çok uzun sayılmayacak hayatım boyunca öğrendim ve anladım ki gördüğün bir şeyi gördüğün andaki gibi anlamak hamlıktır. Ardında bir başka şey olma ihtimali hep vardır. “Ham insan bakar tam insan görür” diye bir cümle hatırlıyorum mesela. Nerede duyduğumu, nereden kaldığını bilmiyorum. Belki de ben söylemişimdir ya da sadece dinlemişimdir. Ama güzel cümle.
Bir seferinde yazmayı hayal ettiğim kitaplardan biri hakkında konuşup da çay bardaklarını sıralarken masada,
– “Göz görmek için değildir ki” demişti bizim mahallenin dili dualı abilerinden biri.
– “Ne demek abi bu? Nasıl yani?” diye sormuştum ona.
– “Göz” demişti “görmek için değildir, bakmak içindir. Göz bakar, gönül görür…”
…
Bizim vaktimizde sıkıntı biraz bu gibi geliyor bana. Değişir mi? Değişmeli mi? Bilmem, belki de ben hata ediyorumdur.