İnsanın sahip olduğu, kaybetmemesi gereken, kaybettiğinde geriye kendisine dair birşeyin kalmayacağı en önemli özelliğidir, vicdan sahibi olması.
Vicdanını yitirmişse bir insan, neye sahip olduğunun ne önemi olabilir? Yaşasın dünyada yaşayabildiği kadar. Ama unutmasın, yaptığı vicdansızlıkların birgün karşısına çıkacağını, hesap vereceğini, hesap sorulacağını.
Merhamet, vicdanın dışarı yansıyan en belirgin vasfıdır.
Vicdan sahibi insan bilerek bir karıncayı dahi incitemez. Bilir ve derinden hisseder ki, incittiğinde kendisi de incinir.
Kaldı ki, bile isteye, kadınlara, çocuklara, yaşlılara, çaresizlere ve kimsesizlere zarar versin. Bilmeden bir zarar verecek olsa dahi insana, vicdanının rahatsız etmesinden kurtulamaz, kaçamaz.
Vicdan sahibi insan adaletsizlik yapamaz; haksız yere insan canına kıyamaz; insanlara zulmetmekten keyif alamaz.
Hani, ufak da olsa yanlış birşey yaptığımızda sol yanımızı acıtan bir yanımız vardır ya, işte o kaybedilmemeli.
Bugün dünyadaki zulümlerin tamamı merhametten yoksun, vicdanını öldürmüş, bedenini vicdanına tabut yapmış insan görünümlü zalimler eliyle icra ediliyor. Bu geçmişte böyle olmuş, şimdi böyle ve gelecekte de böyle olacak.
Sırf muhalif duruşlarından dolayı gencecik çocukları idama götüren anlayış; sırf inançlarından, etnik adiyetleri ve kültürlerinden dolayı milyonlarca insanı eğitim kampları adı altında asimile etmeye çalışan düşünce; insanları yerlerinden yurtlarından çıkaran, evlerini barklarını yakan, yıkan, kendi hemcinsine en temel insan hakkını dahi çok gören fikir; savaşın, çatışmanın bir tarafı olarak yüzbinlerce sivilin katledilmesinden zerre miktarı kalbi sızlamayan, kadınları insana yakışmayacak şartlarda mahkum eden inanç vicdandan yoksundur.
Ve vicdandan yoksun her güç sahibi, zulmetmekten beri durmuyor, dünyada acının, göz yaşının artmasına sebep oluyor ve dünyayı yaşanmaz kılıyor.
Bu durumu değiştirecek olan vicdan sahipleridir. Vicdanının sesini dinleyen, o sesi düşüncesine, diline, kalemine ve eylemlerine yansıtan vicdan sahipleri eliyle gerçekleşecektir zulmün son bulması.
Vicdan sahipleri en az vicdansızlar kadar cesur olmadığı müddetçe ise bu durum tersine dönmeyecek, acılar dinmeyecek, zulüm son bulmayacak, bilakis daha da azarak, daha da artarak devam edecektir.
Vicdanlar harekete geçerse, işte o zaman dünya adına daha fazla umutlanabiliriz. Vicdanların dili lal, gözü âmâ, kulakları sağır olmuşsa umudumuzu neye bağlayabiliriz?
Sivillere yönelik zulümler dünyanın gözleri önünde cereyan ediyorken, dünyanın sessizliği, dünyanın refah içerisinde yaşayan ülkeleri ve halklarının suskunluğu üzüntü verici.
Dünyanın her neresinde bir mazlum var ise ona sahip çıkan her bir yöneliş, düşünüş, ses veriş ve eyleyiş özünde kıymetlidir.
Suriye’nin karanlık zindanlarında, ne zor şartlar altında bulunduklarını, ne acımasız işkencelere maruz kaldıklarını tahmin dahi edemeyeceğimiz bir durumda bulunan kadınlara sahip çıkan, haklarını arayan her duruş değerlidir.
Suriye zindanlarında zulüm gören kadınların ve çocukların hakkını arayan, yaşadıkları acıları dünyaya duyuran Vicdan Hareketi vicdanlara sesleniyor.
Bir gün dünyada zulüm yaşam alanı bulamayacaksa, bu ancak vicdan sahibi insanların cesareti ile olacak.
Korksun dünyanın tüm zalimleri, vicdanların harekete geçmesinden.