Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, önceki gün Ankara’da Ürdünlü mevkidaşı Eymen es-Safedi’yle düzenlediği basın toplantısında PKK/YPG’nin Suriye’deki varlığıyla ilgili net mesajlar verdi.

Terör örgütünün Kürtlerin duygularını sömürerek kurduğu şiddet imparatorluğunun çökmek üzere olduğuna işaret eden Fidan, DEAŞ bahanesiyle PKK/YPG’yi güçlendirerek başka politikalara hizmet edilmesine de izin verilmeyeceğini söyledi.

Bakan Fidan, Suriye’deki PKK/YPG sorununun ortadan kaldırılmasının an meselesi olduğunu müjdeledi ve “Her türlü oyunu bozacak durumdayız” diyerek noktayı koydu.

Dışişleri Bakanı’nın belirttiği gibi, bölücü terör örgütü için kaçınılmaz son oldukça yakın.

PKK/YPG de bunun farkında ve bir şekilde hayatta kalıp gelecekte yeniden ayağa kalkabilmesini sağlayacak koşullar oluşturma peşinde.

Bunun için panik hâlinde tüm düğmelere basıyor.

Baas rejiminin devrilmesiyle en çok kayba uğrayan İran, Suriye’yi istikrarsızlaştırmak ve Türkiye’den öç almak için bölücü terör örgütünü daha fazla desteklemeye hazır.

Fakat terör örgütü, Trump’ın Tahran’a yönelik baskıyı artırmayı planladığı bir dönemde İran’ın desteğinin hayatta kalması için yeterli olmadığını biliyor.

Bu nedenle İsrail’in koruması altına girmeye çalışıyor.

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar’ın PKK/YPG’nin sözde dış ilişkiler sorumlusu İlham Ahmed ile yaptığı telefon görüşmesi medyaya yansıdı.

Bir yandan “Ne olur, bizi kurtarın” diye İsrail’e yalvaran bölücü terör örgütü, diğer yandan da Suriye’de kendine ortaklar arıyor.

PKK/YPG yanlısı medya, günlerdir Süveyda’da Dürzi liderlerle görüşüp onların ağızlarından silah bırakmayı reddettiklerine ve özerk yönetim istediklerine dair açıklamalar yayınlıyor.

Bir “üst aklın” bölücü terör örgütünü rahatlatmak için Dürzilere federasyon talep etmelerini telkin ettiği anlaşılıyor.

Dürziler arasında rahmetli Şekib Arslan gibi ümmet bilincine sahip olan ve Velid Canbolat gibi İsrail’i düşman görenler olduğu gibi ne yazık ki siyonist işgalcileri dost kabul eden ve onlar için çalışanlar da var.

İsrail ordusunda çok sayıda Dürzi asker ve subay olması bunun en somut delili.

Dürzilere ordudan bağımsız silahlı bir güce sahip olma ve kendilerini yönetme hakkı verilirse PKK/YPG’nin aynı şeyleri daha güçlü bir şekilde talep edeceği aşikâr.

Bu durumda Türkmenlere de özerk yönetim için belli bir bölge verilebileceğini söylemek -ihanet değilse- stratejik körlük ve basiretsizliktir.

PKK/YPG mevcut koşullarda kendi ekmeğine yağ süreceği ve bölücü planlarına hizmet edeceği için Türkmenlere özerklik çağrısını yürekten destekler.

Suriye yeniden inşa edilirken üniter yapısı mutlaka korunmalı, özerk bölgeler ve farklı bayraklar olmamalı.

Federasyon hayallerinin sona ermesi için Fırat’ın doğusu da bir an önce Şam’ın kontrolüne girmeli.

Hangi dinden, mezhepten ve ırktan olursa olsun herkes tek bayrak altında ve “Suriye vatandaşı” kimliğinde birleşmeli.

Lübnan’ı ve Irak’ı mahveden kota sisteminin yanına dahi yaklaşılmamalı.

Atamalar kişilerin sahip oldukları alt kimliklere göre değil; makamın gerektirdiği niteliklere sahip olup olmadıklarına, yeterliliklerine ve becerilerine bakılarak yapılmalı.

Aksi takdirde devlet kurumlarının her biri özel çiftliğe döner, ülke yolsuzluk ve istikrarsızlık batağına gark olur.