2024 yılında ekonomiye damga vuran iki husus faiz ve enflasyon olarak kayıtlara geçmiş bulunuyor.

Bir taraftan (yatırımcı ve kredi kullananlar) faizin yakıcı ve yıkıcı etkisini hissederken diğer taraftan yüksek miktarlarda faiz geliri elde edenleri gördük hatta görmeye de devam ediyoruz.

Öncelikle bu iki tarafı değerlendirmemiz gerektiğinde veriler bize şunu söylüyor; yüksek faizlerle kredi kullanan işletmelerin kredi geri ödemelerinde çok ciddi boyutta bir artış var.

Bunun yanında konkordato ilan eden veya ilan etmek üzere başvuran şirket sayısında da ciddi oranda artışlar var.

Diğer taraftan faizlerin yükselişindeki en büyük geliri, yine ülkemizde yaşayan zengin milyoner kesim elde etmiş görünüyor.

Ülkemiz sınırları içerisinde yaşayan milyonerlerin faiz gelirindeki artış çok ama çok yüksek seviyelerde gerçekleşti.

Hatta bunun bir yansıması olarak görülebilecek çarpıcı bir veriyi de sizlerle paylaşmak istiyorum.

Şöyle ki; geçtiğimiz yıl ülkemizde Porsche, Bentley, Lamborghini ve Ferrari gibi markaların satışlarında kırılan bir rekor var.

Saydığımız markaların fiyat aralığı 10 milyon TL ile 40 veya 50 milyon TL seviyelerinde. Bu fiyat aralığında satılan arabaların satışındaki rekordan bahsediyoruz.

Kırılan rekorda milyonerlerin faiz gelirlerinin etkisinin olduğunu yadsımamak lazım.

Her zaman söyledik; an itibarıyla da söylüyoruz ve son nefesimize kadar da söyleyeceğimiz bir gerçeklik var. Faiz; ekonomik, sosyal ve siyasal anlamda kötülüklerin anası konumundadır ve her inanan Müslüman’ın uzak durması gereken büyük bir haramdır.

Faizden elde edilen gelirden bereket görmek, bu gelirin hayrını görmek asla ama asla mümkün değildir.

İnsanların faiz gelirine bu kadar sıcak bakmalarından ötürü, söz konusu gelire olan talep her geçen gün artmaktadır.

Talep olmasa faiz isterseniz yüzde 100 olsun; bunun bir anlamı ve kıymetiharbiyesi yoktur, olmayacaktır da.

Bir başka veriye baktığımızda da hisse senetlerinde milyonerlerin portföyünün yaklaşık %41 seviyesinde arttığını fon yatırımlarında ise yaklaşık yüzde 94 oranında bir milyoner artışının olduğunu görüyoruz.

2024’teki bir diğer kritik başlık olan enflasyon ise gerek ekonomik gerekse de sosyal anlamdaki tüm değerlerimizi kökten yok eden bir seviyededir.

Yüksek enflasyonun, yokuş aşağıya frenleri boşalmış yüklü bir tırın önüne geleni ezmesinden hiçbir farkı bulunmamaktadır.

Çünkü enflasyonun; alım gücünü yok eden, insanları fakirleştirirken şirketlerin çalışmasına rağmen zarar ettiği bir ortamı ortaya koyan bir gerçeklik olduğunu bilmemizden başka çaremiz yoktur.

Faiz ve enflasyon sarmalından kurtulabilmenin yegâne yolu, maliyetlerimizi düzenli kontrol edip yapılan işlerde bir kuruş bile israfta bulunmamaktır.

İsraftan kaçınmak, ayakta kalabilmenin yegâne şartlarından biri olduğu için şirketler ve bireyler açısından en önemli hususlardandır.

2024’ün yaşanmışlıklarından ders alarak yol almaya çalışacağımız bir 2025 yılı geçirmemiz dileğiyle...