İnsanın istemediği şeyler de oluyor hayatta kâri. Hatta çok oluyor, çok fazla oluyor. Bence insan çok istediğinden ve çok şey istediğinden bütün olmayış. Biri olsa bir sonrakini, sonraki olsa ondan da sonrakini istiyor. “Tamam” demiyor, “yeter” demiyor, kanaat etmiyor ve bilmiyor elindekinin kıymetini. Sadece istiyor ama istemeyi de bilmiyor. Yanlış yerlerden medet umuyor ve yanlış kapıyı çalıyor çoğu vakit. Ve doğal olarak o kapıların ardından beklediği, istediği çıkmıyor. Sonra da kızıyor, küsüyor hatta isyan ediyor.

İstemeyi bilmek diye bir şey var mesela. “Usulsüz vusül olmaz” der eskiler. Kimi hikmetli söz söyler lakin söylemeyi bilmez, usulü üslubu yoktur da anlatamaz derdini. Kimi de öyle bir üslupla süsler ki hiçbir şey demese de istediğini anlatıverir.

Aklıma bir kıssa geliveriyor bu bahiste. Anlatırlar ki eski zamanlarda bir şair bir sultana çok güzel bir kaside yazınca sultan şiiri işitir ve şaire ihsanda bulunmak ister. Şairi çağırırlar ve çıkıp gelir sultanın huzuruna.

– “Kasiden çok güzel olmuş” der sultan “hediye olarak ne istersin?”

Şair şöyle bir etraftaki kalabalığı süzmüş

– “Sultanım” demiş “bir av köpeği isterim”

Herkes şaşırmış. Sultanın huzurunda her şey istenebilecekken av köpeği istemek de ne ki?

– “Peki” demiş Sultan “Verdik gitti, istediğin av köpeği olsun.”

Şair kapıya yönelmiş, tam çıkacakken geri dönüp;

– “Efendim” demiş “av köpeği tamam da ben ava ne ile gideceğim?”

– “Haklısın” demiş Sultan “Sana bir de at versinler.”

Bir iki adım atan şair yine geri dönmüş

– “Şey efendim ata nasıl bineceğim?”

Gülmüş sultan:

– “Doğru, güzel bir eyer takımı da versinler sana”

– “Efendim ata kim bakacak?”

– “Bir de seyis versinler”

Bir iki adım daha atmış şair:

– “Sultanım diyecektim ki, bu seyisi nerede yatırayım?”

– “Bir de köşk versinler.”

Şair tekrar döner geriye:

– “Bu kadar insanı bu köşkte ne ile geçindireyim?”

– “1000 altın da harçlık versinler…”

Şair bir kez daha geriye dönecektir ki sultan ondan önce davranmış:

– “Bak şair efendi” demiş “Dahasını istersen av köpeğini geri alırım ha!..”

Şimdi bütün bunlarla beraber ben hep şunu düşünüyorum; istediklerimiz, olsun diye çile çektiklerimiz olmuyorsa belki de istemeyi bilmediğimizdendir. Hem biz gibiler için müracaat edilecek en büyük ve hatta tek kapı O’nun kapısıyken yine de olmuyorsa belki de o kapıyı çalmayı bilmiyor, beceremiyor ve isteyemiyoruzdur.