Sekiz yıl oldu.

Ağırladığımız dört milyon sığınmacıdan bahsediyoruz.

Son günlerde belediyelerin, valiliklerin ve bürokrasinin bazı uygulamaları bu konuyu masaya yatırmanın gerekliliğini ortaya koymuştur.

Meseleyi doğru analiz etmek için başlıkları net bir şekilde ortaya koyalım.

SURİYELİ SIĞINMACILAR KONUSUNDAKİ ‘BÜYÜK DOĞRULAR’

1- Cumhurbaşkanı Erdoğan savaşın içinden (savaş kötünün de ötesinde o kadar pis bir şeydir ki Rabbim milletimizi böyle bir çukurdan korusun) çıkıp gelmiş insanlara sınırlarımızı açarak en doğru tutumu sergilemiştir. Bu açıdan bakıldığında Sn. Erdoğan ilkesel tutumunu koruyacak ve fakat bu konuda yeni düzenlemeler yapacaktır diye düşünüyorum.

2- Toplumun yekûnunu oluşturan milli ve manevi değerli yüksek kesim kavmiyetçiliği reddederek sığınmacılara sempatiyle bakmış ve kucak açmıştır.

3-  İYİ Parti, CHP gibi partilerin içinde siyaset yapan bazı kişiler ırkçı söylemlerle toplumu kışkırtmış ve sığınmacıları topluma öcü gibi göstermiştir. Bu provokasyon dalga dalga yayılarak ne yazık ki etkili olmuştur.

4- Siyaset ve bürokrasi göçün yönetilmesinde bazı alanlarda başarılı bazı alanlarda ise eksik ve geç kalmışlardır.

TÜRKİYE’DEKİ SURİYELİ PROFİLİ

*Çoğunluğu sosyal entegrasyon noktası sıkıntında yaşamamıştır. Özellikle Gaziantep, Kilis ve Şanlıurfa hattında yemek kültürü ve yaşam tarzı benzerlikleri olması hasebiyle halk içerisinde güçlü bağlar kurulmuştur.

*Suriyeliler’in büyük bir kısmı Türkiye’ye gönülden bağlanmışlardır. Bunun en bariz ispatı 15 Temmuz’da tankların karşısına çıkan ve ‘Türkiye Suriye olmasın’ diye slogan atan sığınmacıların varlığıdır. Milleti ‘ulus’ kavramıyla açıklayanlar için söylenebilir ki; bu kişiler çoktan Türk olmuşlardır bile…

*Sığınmacıların çoğunluğu çok çalışkandır.

*Suça eğilimleri düşük, suçtan kaçan bir toplumdur.

*Sığınmacıların içinde sayıca az ajan, provokatör ve dış devletlere hizmet eden kötü niyetli ‘görevlendirilmiş’ kişiler de vardır.

SIĞINMACILAR KONUSUNDA SINIFTA KALAN BİR KISIM TÜRK PROFİLİ

Sığınmacılar konusunda evini paylaşan, maaşını bölüşen, yardım faaliyetine katılan, nefret söylemine karşı çalışmalar yapan büyük bir kitleyi tenzih ederek kötü örneklerimize, fırsatçılarımıza dikkat çekmek isterim.

*Aylık 750 TL’ye işçi çalıştıranlar,

*Günlük 5TL’ye çırak çalıştıranlar,

*Kiralık evini fahiş fiyatlarla pazarlayanlar,

*’Yardım’ bahanesiyle kimsesiz kalmış Suriyeli kadınları ikinci eş alanlar,

*Sayısı sınırlı olan taciz vakalarını köpürtüp, Türklerin sınırda yaptığı çirkin fiilleri görmezden gelenler.

SURİYELİ NEFRETİNİ KİMLER OLUŞTURDU?

Madde madde sıralayalım;

*Bazı siyasiler,

*İslamofobikler,

*İktidar karşıtları,

*Sokakta Kürt gördüğünde deliren, başörtülü kadın gördüğünde ağzından köpükler saçılan marjinal Kemalistler,

*Gelirinin Suriyeliler nedeniyle bölündüğünü düşünen, rızkın sahibi Allah’ı (cc) unutan gafiller.

IRKÇI NEFRET SÖYLEMİ SURİYELİ ZENGİNLERİ DE KAPSIYOR

Nefretin kodlarında mezhebi ve İslamofobik dinamikler var. Suriyelileri ‘dilenci’ diyerek aşağılayanlar bir bakıyorsunuz AVM’de alış veriş yapan veya lüks mekânlarda oturanlarına da laf atıyor. Yani dert başka!

Son not: Düzensiz göçe düzen getirme sürecinde ifrat ve tefritten kaçınılmalı. Mevzular kuyumcu terazisine konulmalı ve titizlikle olaya müdahil olunulmalı. Toptancı bir anlayış hayata geçirilirse ortaya konmuş emek ve kurulmuş gönül köprülerine yazık olur.

Bu konuya dair yapılması gerekenleri bir sonraki yazıda ele alacağım.