PKK ile ilişkisi yargı kararlarıyla onanan belediye başkanlarının görevden el çektirilmeleri gündemde.
Esenyurt Belediyesi sonrası Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerinde de belediye başkanları görevden el çektirildi.
Esenyurt Belediyesi’nin başkanı olarak Ahmet Özer’in dosyası oldukça kabarık. PKK ile bağ noktasında ses tapeleri ve banka işlemleri mevcut.
Süreç, hukuk kapsamında ve olması gerektiği gibi işlemekte.
PKK ile bağ kuran kişiler, seçilmiş olsalar da milletimin kaynaklarını yönetme makamında oturamazlar.
Şimdi gelelim siyasi tartışmalara.
Siyasi tartışmaların odağında “Kürt sorunu vardır / yoktur” tartışması en güncel olanı.
CHP’li Özgür Özel son günlerde ısrarla “Kürt sorunu vardır” ifadesini kullanmakta. Bu açıklama yazının en temel tartışma konusunu ifade etmekte. Meseleye yakın tarihin perspektiften bakacağız fakat öncelikle MHP ve AK Parti’nin pozisyonunu ve icraatlarını ortaya koyalım.
Devlet Bahçeli “Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır.” açıklamasını net bir şekilde ortaya koydu. Bununla beraber bu haftaki grup toplantısında da HDP sıralarına yönelik teklifini yineledi. Devlet Bahçeli, PKK’nın sınır ötesi de dâhil tüm unsurlarının silah bırakması durumunda, teröristbaşının umut hakkından yararlanabileceğini ifade etti.
KÜRT SORUNUNU ERDOĞAN ÇÖPE ATMIŞTIR
Türkiye’de bu meselenin adını Cumhurbaşkanı Erdoğan koymuştur.
Erdoğan Türkiye tarihinde ilk defa 2005’te “İlla her soruna bir ad koymak da gerekmez. Çünkü sorunlar hepimizindir. Ama illa ‘Ad koyalım’ diyorsanız Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorunudur. Benim de sorunumdur.” ifadelerini kullandı.
Erdoğan 2009’da ise “Buna ister Kürt sorunu deyin, ister Güneydoğu sorunu deyin, ister doğu sorunu deyin, isterse son olarak yine adlandırdığımız Kürt açılımı diyelim. Ne dersek diyelim, bunun üzerinde bir çalışmayı başlattık.” açıklamasında bulundu.
2010 yılı başlarında “Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi” adını alan “Kürt Açılımı” ile “Kürt Sorunu"na demokratik hukuk devleti sınırları içerisinde çözüm bulmayı hedefleyen hukuki düzenlemeler hayata geçirildi.
Ve 2013’te Erdoğan, ''Biz çözüm için her yola başvururuz. Baldıran zehri içmekse biz o baldıran zehrini de içeriz. Yeter ki bu ülkeye huzur gelsin, refah gelsin.'' dedi.
Bu süreçle birlikte Erdoğan’ın ortaya koyduğu iradeyle devlet, Kürt kardeşlerimize zeytin dalı uzatmış oldu.
Ne olmuştu ki zeytin dalına ihtiyaç duyuldu? Tabii bunu beyaz-Türk CHP’lilere sormak lazım. Birazdan açacağım.
Velhasılıkelam Erdoğan, açılım sürecinde Kürt vatandaşlarımızın hak taleplerine olumlu cevap verdi. Demokratikleşme, ekonomik zenginliğin doğu illerimizle de paylaşımı, yatırımın eşitlenmesi ve hizmetin tüm Türkiye’nin her tarafına adaletli paylaşımı hususlarında mesafe katedildi.
Hangi somut adımlar atıldı?
En önemli iki adım medya ve eğitim alanlarındaki serbestlikle oluşturuldu.
TRT Kürdi kuruldu.
Bu, devlet olarak Kürtlere “Seni tanıyorum ve seni ikinci sınıf vatandaş olarak görmüyorum. Senin dilini özgürce konuşmana fırsat veriyorum. Yeni nesil Kürtlere en nezih biçimde eğitimi de TV ekranlarından ben veriyorum.” demekti.
Kürtçe dil kurslarının açılmasına izin verildi. Kürtçe şarkıların yasak olduğu, sokakta Kürtçe konuşanlara yan gözle bakıldığı ve Kürtçe isim koymanın yasak olduğu süreçlerden bu noktaya gelinmesi büyük bir sessiz devrim demekti.
Doğu illerindeki ağır güvenlik tedbirleri esnetildi.
Ekonomik kaynaklar doğuya daha fazla aktarılmaya başlandı.
Yol, köprü, hastane, okul, sosyal donatı alanlarında yeni bir vizyon ortaya kondu ve hayata geçirildi.
Süreç, PKK’nın ihaneti ve silahı betona gömmeyişi ile akamete uğrasa da devlet, verdiği haklardan geri adım atmamakla birlikte Erdoğan siyasetinin bir yansıması olarak terör odaklarıyla vatandaşımızı ayırt eden yaklaşımı hayata geçirdi.
Kürt kardeşlerimiz hizmetin en güzel pratiklerini hak ediyordu ve fakat PKK ve destekçileri de en şedit sonu beklemeliydi!
Öyle de oldu.
PKK Türkiye içinde bitme noktasına getirildi.
Dağlar ve piknik alanları çok temiz ve halkımız bu huzur ortamından memnun.
CHP’NİN EN BÜYÜK SAVRULMASI YAŞANMAKTA
Şu realiteyi de ifade edelim. AK Parti’yi CHP’den ayıran bir fark daha…
AK Parti doğu ve güneydoğu illerinde kendi argümanları, samimiyeti ve hamleleriyle özne olarak rol almakta ve destek bulmakta.
AK Parti, CHP gibi kimseden oy dilenmiyor.
Peki ya CHP öyle mi?
Diyarbakır’da on yıllardır miting yapamayan CHP, şu an HDP’nin destek atmasıyla sahada alkışlanmaya başlandı fakat bu teveccüh organik ve doğal değil. İşte sorun da bu zaten.
Özgür Özel’in kurduğu cümlelerin bir anlamı yok. CHP’nin kurucu kodlarını imha etmekten başka bir işe yaramıyor.
Özgür Özel “Türkiye’de Kürt sorunu vardır. Kürtlere Türklerle eşit olacağı bir ülke kuracağız.” derken PKK ile irtibatlı belediye başkanlarını savunmaya geçiyor.
Özgür Özel, Erdoğan’ı taklit ederek siyasette yükseleceğini sanıyor fakat bu çıkış yapay, suni, altı boş ve geçersiz. Neden mi? Çünkü Bahçeli’nin dediği gibi artık bir Kürt sorunu kalmadı. Sadece ve sadece terör sorunu mevcuttur.
Verilmesi gereken tüm haklar Erdoğan tarafından Kürt kardeşlerimize verilmiştir.
Eşitlikse tam eşitlik sağlanmıştır.
Kürtler, Türklerle eşit seviyede her platformda yer almakta ve tüm mekanizmalarda var olmaktadırlar.
PKK yanlısı siyaset anlamına gelen HDP’nin talep ettiği ana dilde eğitim mümkün değildir. Ana dilde yapılacak Kürtçe bir eğitim, ülkeyi fizikî olarak olmasa bile gönüllerde, hafızalarda ve dilde böler. Ulus olma realitesi imha olmuş olur. Dolayısıyla bu hak talebinin karşılanması mümkün değildir.
PKK siyasetinin bundan başka ne hedefi var?
Öz yönetim ideali! Belediyeleri ülkeden koparma hedefi! 2015’te denediler ve başarılı olamadılar.
Böyle bir anlayışla CHP’nin yan yana yol yürümesi büyük bir hata ve bahtsızlıktır.
CHP kolay yoldan oy toplama gayretinde. Kent uzlaşısının altına imza atarak büyük bir terör yükünün de ortağı olma riskini almış durumdalar. İşte buyurunuz; Esenyurt Belediyesi buna bir örnek. 600 küsur kez PKK’lılarla telefonda konuşmak ne demek? PKK’lı bir terörist bile bu kadar aksiyona girmez. Demek ki burada daha büyük bir organizasyona aday olmak fiilî bulunmakta. Zaman içinde hepsi önümüze gelecek.
HAFIZA: KÜRTLERİ KİM ÖTEKİLEŞTİRDİ?
Cumhuriyet kurulduğunda ret, inkâr ve asimilasyon politikalarıyla Kürtleri Türkleştirme politikasını uygulayan parti CHP idi.
Kemalistler, Kürtlerden ve özellikle de dindar Kürtlerden her zaman nefret etmiştir.
Erken dönem Cumhuriyet pratiklerinde doğu illerinde sayısız infaz ve cinayet söz konusudur.
17 Kürt isyanı nasıl bastırıldı, bugün Kürtlere sormak lazım.
Sonrasında 1980’lerde PKK’nın oluşumuna giden süreçte ve sonrasında Diyarbakır Cezaevi başta olmak üzere pek çok alanda Kürtlere hangi işkenceler yapıldı, yine hem Kürtlere hem de fail olarak beyaz-Türk Kemalistlere sormak lazımdır.
Erdoğan’ın bitirdiği Kürt sorunsalı, CHP’li zihniyet tarafından inşa edilmiştir.
Ve bugün gelinen noktada PKK ile irtibatlı belediye başkanlarını savunur hâle geldi CHP.
Bu savrulmanın nedeni sadece iktidar hırsı mıdır? Sormak lazım.