Bir önceki yazımda Rusya-Ukrayna Savaşı’nda toprak kazanımı bakımından Rusya’nın oldukça kazançlı olduğunu belirtmiştim. Fakat yazının ana konusu Rusya’nın Karadeniz’deki etkisinin artması üzerine idi.

Rusya, son üç senedir devam eden savaş gündeminin öncesinde de Karadeniz’de stratejik konuma sahip olan Kırım’ı ilhak etmişti. Tarih; 19 Mart 2014.

Güncel kaynaklara bakıldığında, Kırım’ın yakın tarih içinde zaten Çarlık Rusya ve Sovyetler Birliği’ne bağlı olduğu vurgulanıyor. Verilmek istenen mesaj; “Kırım aslına rücu etmiştir.” mealinde.

Seri yazımın ilkinde detaylıca notlar aktardığım husus; Kırım’ın Türk yurdu olma meselesidir.

Kırım Yarımadası dediğimizde; yüzlerce sene Türk ve üç yüz sene de Müslüman kimliğiyle bir gönül coğrafyasından bahsettiğimizin farkında mıyız acaba?

Kırım’da hâlihazırda üç yüz bin küsur Müslüman, Sünni, Kıpçak Türkü yani Tatar yaşamaktadır.

Ne yazık ki bazı şeyleri zamanında konuşamadık.

2014’te Kırım, Rusya tarafından ilhak edildiğinde bir Rus komutanın şu ifadeleri kayıtlara geçer: “Karadeniz’de artık Türk gemilerinin hâkimiyeti sona erdi.”

Rusya’nın Kırım’ı ilhakı ve Donbas bölgesini Ukrayna’dan koparmasıyla birlikte Karadeniz’de sadece Avrupa alan kaybetmedi, Türkiye’nin de aleyhine bir durum gelişti.

Bu bağlamda Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya-Ukrayna Savaşı’nda keskin bıçağın sırtında yürür gibi bir denge politikası yürüttü. Bunun arka planında bahsini geçirdiğim ve geçirmediğim pek çok husus var.

Türkiye savaş süresince Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne vurgu yaptı. Baykar, Bayraktar SİHA’larını sattı. Peki, neden? Çokça nedeni vardı.

Rusya ile daha iyi ilişkiler geliştirerek ABD’nin bölgeye etkisini sınırlı tutma gayretinde olan Türk dış politikası, son on senede destan yazdı.

2014’TE KIRIM NEDEN YETERİNCE GÜNDEM OLAMADI?

Kırım gibi bir gönül coğrafyasını sizce bu ülkede hangi kesimler kendine “mesele” olarak görür?

Muhafazakâr, dindar ve milliyetçi kesim için Kırım, önemli bir konudur. Ve fakat tarih şuuru olmayan, tarih bilgisini 1923 ile başlatan Kemalist çevreler için Kırım ne imiş, kimin eline geçmiş, umurlarında bile değildir.

Nitekim bu kesimin de içinde olduğu, 2014’te Türkiye’nin cebelleştiği hususlar bizi dışarıda olanlarla ilgilenmekten alıkoydu.

Rusya Kırım’a hamle yaparken Türkiye hangi gündemlerle meşguldü, hatırlayalım…

Türkiye 2012’de ‘Paralel Yapı’nın operasyonlarına maruz kalmaya başladı.

2013’te Gezi Kalkışması ile marjinal Solcu, PKK’cı, FETÖ’cü, Kemalist, marjinal Alevi gibi bedbaht topluluklar isyan bayrağını açtı, sokakları yaktı ve tüm dünyaya uluslararası kanallar eşliğinde vandallıklarını sergilediler.

Gelelim 2014’e… Cumhurbaşkanı Erdoğan, büyük bela FETÖ’ye karşı savaş başlattı. Paralel Yapı deşifre olmuştu ve yok edilmesi gerekiyordu. Dershanelerin kapatılması ve 17-25 Aralık Yargı Darbesi Girişimi gündemdeydi. Her gün ekranlarda FETÖ’cüler ve onların yandaşları dezenformasyon yapıyordu. Ve süreç kanlı darbe girişimine kadar gitti. Bir taraftan FETÖ, bir taraftan PKK, bir taraftan DEAŞ’ın saldırdığı dönemlerdi, hatırlayınız.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Topunuz gelin!” diyerek meydan okuduğu ‘büyük mücadele dönemi’nden bahsediyorum.

Evet devlet olarak, toplum olarak kazandık. İçerideki fitne odaklarıyla hesaplaştık ama dışarıda telafisi çok zor olacak bazı gelişmeler de olmuştu ki; bugün daha iyi anlıyoruz.

Ezcümle; Türkiye’yi paçasından aşağı çeken tüm aparatlar kahr u perişan olsun.

Devletimiz ise var olsun.