Toplumumuzda gerçeği göremeyenler var.

Bu gerçek öyle bir hakikat ki ülkemizin varlık-yokluk meselesidir.

İsrail’in işgalci politikalarının temelini oluşturan “vadedilmiş topraklar” ütopyası ilk defa devletin zirvesinde seslendirildi. Görülen tehdidin boyutları MGK’da ele alındı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İsrail saldırganlığı, Türkiye'yi de içine almaktadır.” açıklamasını yaptı.

Fakat gelin görün ki CHP, İsrail’in saldırganlığına ve topraklarımızda gözü olduğuna inanmıyor.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasına karşılık “Endişeye gerek yok, altı boş söylemler.” yanıtını verdi.

CHP’nin yazar ve akademisyen takımı da devlet erkânının ortaya koyduğu tezi, komik ve geçersiz bularak “İsrail bize mi saldıracak?” diyerek konuyu sulandırmaya çalıştılar.

Malum Kemal Kılıçdaroğlu da hava savunma sistemi satın alındığında yine “Kim bize saldıracak?” cümlesini kurmuştu. Dört bir etrafımızda savaş ve terör örgütleri var ama olsundu, ülke için sorun oluşturmuyordu(!)

Türkiye’nin siyasi tarihine baktığımızda CHP tandanslı partiler, ülkeyi hep içine kapatmış ve savunmasız hâle getirmiş; sağ-muhafazakâr partiler ise savunma sanayisi noktasında daha uyanık, atılımcı ve tedbirli davranmışlardır.

 

CHP’YE SORULAR

CHP’nin bugünkü temsilcilerine bazı sorular sormak istiyorum;

*İsrail’in bir senedir yaptığı soykırım cezalandırıldı mı?

*İsrail, halkları katlediyor, aç bırakıyor, tüm savaş suçlarını işliyor. Peki, hesap veriyor mu?

*İsrail’in katliamlarının ortakları ABD, İngiltere ve Almanya değil mi?

*Uluslararası sistemde hesap vermeme ve süper güçler tarafından onaylanma durumu İsrail’i daha atılımcı ve yayılmacı yapmıyor mu? Bu bir tehdit değil mi?

*İsrail, Gazze’den sonra Lübnan’a girdi. İran ve Yemen’de de farklı içerikteki operasyonları yapmakta ve İran’a saldırısı da gündemde. İsrail nerede ve ne zaman duracak? Bu sorunun net bir cevabı var mı?

*İsrail askerlerinin kol bandında bulunan “vadedilmiş topraklar” haritasında Türkiye’nin toprakları da bulunmakta. O hâlde bunun anlamı nedir?

*İsrail Bakanı konuşmasında; işgalin yavaş yavaş ilerleyip Ürdün ve Suudi Arabistan gibi ülkeleri de kapsayacağını açıkladı. Bu açıklama, arzımevut ütopyasının yansıması değil mi?

*İsrailli siyasetçi Avi Lipkin’in “4000 yıllık kehanetler gerçek oluyor. Önünde ya da sonunda sınırlarımızı Lübnan'dan Suudi Arabistan’a, Akdeniz'den Fırat'a genişletip Mekke, Medine ve Sina Dağı’nı alacağız.” açıklamasını nasıl yorumluyorsunuz? Bu ifadeler, planların ifşası değil midir?

*İsrail’in silah sorunu yok. Ne kadar isterse ve gerekirse ABD gönderiyor. ABD, İsrail tarafında ne kadar savaş suçu işlenirse işlenilsin, ne kadar işgal yapılırsa yapılsın hepsini bir bahane üretip meşrulaştırma çabasına girişiyor. Bu hukuksuzluk, bu tekinsizlik ülkemiz adına tedbir almayı gerektirmez mi?

*Ülkeniz adına açıktan görülen tehditleri yok saymanız, hafife almanız vatan bekası kapsamında zafiyet oluşturacağından pozisyonunuz, tarihî bir hatayı işaret etmiyor mu?

*Sapkın ve uydurulmuş dinî takıntıları minvalinde uluslararası hukuku çiğneyen İsrail, terörist bir yapı olarak fişlenmedi. Bu hukuki boşlukta, İsrail’in küstahlıkları ve fütursuzluğu sizi ülkeniz adına neden endişelendirmiyor?

*Böyle bir ortamda İsrail, İslam dünyasının birlik sergileyememesini fırsat bilerek tüm bölgeyi yutma adına harekete geçerse siz bu düşüncelerinizden dolayı pişmanlık duyabilirsiniz. Ama olası bir iktidarınızda, bu senaryo ülkenin sonunu getirebilir. Bu konuda söyleyecek bir söz bulabiliyor musunuz?

Yorum ve takdir vatanperver okuyucularımızındır.